Düşe Yazmak...

1.11.2009 zaman: Pazar, Kasım 01, 2009 Gönderen illegalizma



Hala bir hayatım var hala yaşamaya devam etme ritüelinin kıyılarında ufaktan volta atıyorum. Yaşamak ve ölüm arasındaki o yokluk çizgisinde. En son saatlerimi bozmuştum ve şimdilerde tam manasıyla bunu istemesem de kafayı yedi bütün saatler, inanın bana anlamış değilim nasıl oldu da böyle oldu. Bu delilik halleri benden mi bulaştı bütün saatlerime çözebilmiş değilim. Biri bir saat ileri iken diğeri bir saat geç. Her ikisi de pek sık kullandığım pek te ihtiyacım olmayan saatler. Pek sık kullanmama rağmen o kadar değerli olmaması bende garip bir rahatlık hissi aynı zamanda. Zamanın zamanım olmadığı zamanlarda. Saatim yok acelem yok. Zincirlerden kurtulmak görünmeyen prangalardan çözülmek ya da sırtıma geçirilmiş kementin dişlerinin gevşemesi gibi. Pek bir benzetme bulamıyorum, hatta şu sırada aklımın dokunduğu klavye tuşlarında şunu düşünüyorum benzetme yapma o zaman. Benzetme yapmadığım zaman işte tam bu zaman. Benzetmiyorum hiçbir şeyi hiçbir şeye hiçbir zaman.

Umudun sınırlarını bazen algılayabilmek hatta dokunabilmek isterdim en son umduğum bumudur. Umut ettiğim bumuydu. Yoksa Umut Umulmadık mıdır?

Ufak ufak notlar halinde okuyanı pek te yormadan bir fırtınaya sürükleme çabasıdır. Ben ne kadar mücadeledeysem o fırtınayla siz de en az o kadar o fırtınada. Bu arada fırtınadan sonra kalanlarla yaşayın yaşanılacaksa.

Hayatın karşıma bir romana konu olacak derecede her defasında dozajı yükseltilmiş farklı zorluk seviyelerini ve enteresan yaşanılmış zannedilen hayatları kıyıma getirmesinden sonsuz bir hoşnutluk hissiyle uyanıyorum bazı günlerime. Bu kadar çok hem gelip hem de o hızla algılayamayacağım derecede gitmelerim olmasaydı. Bu kadar zor olmasaydı belki hayat. Hep o kuru o kurak yollarda yaşadığını zannederek yaşamak Hali bana reva görülseydi ne yapardım. Mazoşizmin uçurumunda. Ya da bir deniz ise neredeyse boğulmak üzere.

Hemen hemen bir haftaya kadar Haftada Bir 1 yaşında… Yazılacak elbette uzun uzadıya her şeyin başlangıcı (1) müsait 1 zamanda…

Başlangıcının Can’dan da Canan’dan da evvel yazıldığı, daha bedenlerin tasarım aşamasında olduğu, uygun görülüp o bir çift ruha biçilmediği zamanlarda, bebeklerin daha bebek olmadan önceki hallerinde, yani ruhlar alemin de öylesine uçuşurken çarpışmış mıydık? Bir hatırlama rahatsızlık verecek garip bir aşinalık yaşıyorum. Tam elimi atıp ta cep telefonuma düşen mesajına bakacakken tam o sırada geliyor olması gelmeden gelenleri algılama ötesindeki hissediş hali. Gelmesi itibariyle pek te ihtimali olmayan ama İşte şimdi geleceksin bunu biliyorum. Garip ki bunu bilme ihtimali. Ve biliş halinin oluşma haleti. Zaman’ın hükmü yok Yar. Bunu da sende ve içimde yok olmayan ateşte öğrenmişim. Ben doğmadan sana aşıkmışım. Ben ölürken uğruna ah edecekmişim. Böyle söyleyip bana bir sır verdiler Münker’ler Nekir’ler.

23 Ekim Cuma diğer bir deyişle Yusuf İle Züleyha :

Kuyu Zindan Züleyha…

Ağır bir nöbeti atlatan hastaya sabah ne demekse, ne demekse zindanın yüzyıllık mahkumuna bir mesnevi derinliğinden kopa gelen kan rengi bir gül buketi, bir vapur çığlığı, bir martı sesi, bir gelincik demeti,

Ne hissetiyse Alaaddin’in cini lambanın oluğundan süzülerek sessizce, aydınlığa ilk kez çıktığında, Süleyman’ın küpünde binlerce yıl tutsak kalan ruh, mühürler kırılıp da kurtulduğunda, Yüz yıl uyuyan güzel yüzlerce yıllık uykusundan uyandığında ne duyduysa, Üç yüz dokuz yıllık uykudan gözlerini ilk açtıkları anda ne hissettiyse yedi uyurlar, ceplerindeki akçeler geçer olmasa da.

Sufi Kaf u Nun hatırladığında,Unutkan kalp ezel tanışıyla karşılaşıp da, o şimşek parıltısı anın hatırası içinde uyandığında hissettiği ne ise,

Mevlana kuyumcu Selahaddin’in çekiç darbelerini işitip de içindeki akışla dışında dönen akışın aynı olduğu zamanlar sema başladığında,

Mecnun Leyla’nın gözüne bakıp da gördüğü her ne ise, bir ceylan kılavuzluğunda kendisini çöle attığında,

İbrahim Edhem, avlamayı niyet ettiği ceylana avlandığında ne duyduysa,
Ferhad son külünk darbesini vurup da dağa, suyu bulduğunda, ne ise hissettikleri.

O’nu hissetti Yakup Yusuf’un kokusu ruhuna değdiğinde. Züleyha’nın gözleri O’nu hissetti. Böyle yazıyor yazıcı eşsiz kitap ta eşsiz kitabı eşsiz kitap yapan eşsiz aşk ta eşikteki sonsuz acıların bağrında bulunan aşkta…

Dönüp ne yazdın deseniz tek cevabım var ben de bilmiyorum Düşe Yazdım Düş yazdım. Eteklerimden dökülüyor düşler. Ha Düştüm ha Düşecem. Henüz düşmeden ve en azından henüz düşmemek için Yaradan’dan O’nun sonsuz fersahtaki sabır kesesinden dilenmeye koyulmuşken. Eğilip toplaması bana kalsın siz bu düş kırıntılarıyla önümüzdeki haftaya kadar idare edin…

Biterken çalıyor - kulaklıklarımdan son ses süzülüyor yüreğimi ezerek - Saçlarından bir tel aldım Haberin var mı Yar Yar. Ben gönlümü sana verdim Haberin var mı Yar Yar. Gözden uzak dilden ırak ben seni sevmişim eyvah haberin Var mı Yar Yar…


Haftaya İnşaAllah görüşmek üzere. Bir dua dilencisi olarak kapınızda beklemekte

Selametle….


Ali 2oo9

1 Comment

1 Response so far.

  1. Unknown says:

    bir bakışta bir gülüşte bir szde batmamalı elmaslar bırakılıp camdan hayaller peşine düşmemeli
    dünya geçip gidiyor dua ipim seni bulsun
    kuyulara düşmeyesin
    düşmek seninle yanyana gelmesin

Yorum Gönder