Soğuk…
Zamanın ve mekanın çok ötelerinde sabahı sabaha çağırıp da kendine çalmak için artık yalvarıyorum. Saniyenin kadranlarında aklımla aklımın ereceği derecede sabahı bekliyorum. Hadsiz hesapsız bir soğuk içine büründüğüm yorganın altından sert fırtınalara zemherilere inat burnuma kadar çıkıyor. Üşüyorum. Ne enteresan ki yıllar sonra yeniden okumak için niyetlendiğim aslına bedeni oturtmuş ve aslında gerçek okuyucu için içinde çok gizli göndermeler olan. Friedrich Nietzsche’nin herkesin okuması gereken eseri Böyle buyurdu Zerdüşt'ün bu ikinci okuma dönemlerinde. Nietzsche’nin deyimiyle Tesadüf. Benim hayat anlayışıma göre Tevafuk.
Sadakat…
Sadakat böylesine birçok şeyi bir arada yazmak için çabaladığım bir yazı arasında dem vurabileceğim mahiyette bir durum değil. Ama o kadar garip bir şey oldu ki hayatımda henüz geçenlerde. Zaten sorgulanabileceği taraflarının kesinlikle anlaşılabilir olmadığı ucu açık bir eylem bu sadakat. Biliyorum ben aslında sana çok sadığım bu nedenle seni kendim için seviyorum bu arada kendimi de senin için seviyorum. Buraya kadar her şey oldukça normal. Kendimi sevdiğim için seni aldatıyorum. İşte anormalleşme sınırları başlıyor. Mutlu olmamı sen istiyorsun. Bende mutlu olmanın tuhaf denemelerini yaşıyorum. Yani seni sen için aldatıyorum. Senden başka kıyılarda tutunup tutunamayacağımı deniyorum bu denemelerden başarısız çıkıp sana daha fazla bağlanıyorum. Ve herhalde daha sadık bir hareketin var olabileceğini tahayyül edemiyorum. Enteresan bir aldatma hikayesi dinledim bu hafta içinde bana oldukça uzak hem karakter hem hayat tarzı farklı olan birinden. İşte o garip sadakatsizlik denemesi ve hikayesinden aklımın ucuna asılanlar. Ne kadar olursa olsun insanların ilişkilerini uzaktan izlemek hoşuma gidiyor. Hele o sözde gurur kabartan olayları bende derin sıyrıklar oluşturuyor. Ne kadar enteresan bu insanlar ne zaman bunca insan insancık oldu şaşırıyorum. Ya ben çok farklıyım ya da bu derecede anormalliğin ve özrün kabahati çoktan çok çok aştığı çok garip olaylar normalleşme sürecinde çok ciddi adımlar atmış ta haberdar değilim. Sadakatli olmanın anormalleşme sürecine girmiş olması üzüyor.
Sadakatimden vazgeçmeyeceğime beni bu hayata tutturan her ne ise işte O ve Onlar için sadakatle sadakat nöbeti tutuyorum her ne kadar insancıklar tarafından anormal varsayılsa bile. Ve belki de bu derece asosyal bir karakter olmamın ana sebebi insanların insancıklara doğru mutasyon sürecini izlemenin verdiği rahatsızlıktır.
Mesaj…
Geleceği çok öncelerden belli bir mesaj aldım ama ne garip ki yaşayacağımı bu kadar umduğum olayın beni bu kadar saçma sapan hallere sokmasını pek saçma buldum. Meğer içimdeki o umulmadık umut o derece umulmadık ve küçük değilmiş ki olası olağanların gerçekleşmesi şaşırttı. Hala olası ve olanaklarla konuşuyorum bu derece büyükmüş meğer umduklarım.
Sonsuz Hikaye…
Evet sonsuz bir hikayeye başladım bir elma çalan kuşun peşinden 77 kilitli kapının ardındaki 77 yaratığın koruduğu zindanlardaki prensesin bulaştığı bitmeyen bir hikaye küçücük on dört göz on dört akla anlatıyorum. Devamının benim bile artık ciddi manada merak ettiğim ve aslen bilmediğim ama anlık kurgusal olarak anlatmaya devam ettiğim ve devam etmek için eşsiz bir güç bulduğum hikaye. Her kelimemin peşinde o on dörtlünün gözlerinde parlayan hayallerle dans ediyorum görünmez bir dans dokunmadan ama ha dokundum ha dokunacağım hissi ile. Ve anladığım kadarıyla bütün kış bittikten sonra bitecek ve belki de hiç bitmeyecek bir hikaye.
Yazılamayacaklar…
Yazsam bile okuyamayacaksınız. Görünen o ki yazdığım bu yazı bu hafta için Haftada bir de kendine yer bulamayacak. En azından şimdilik. Ben yazıyorum okunacağı nasip kılınmışsa okursunuz.
Ve Kar..
Önümüzdeki hafta yılın ilk karını yazacağım. Bu hafta düştüler havanın içinden içime. Burada mucizelerle...
Haftaya İnşaAllah Görüşmek Üzere..
Benim deyimimle
Selametle...
Ali 2oo9
Zamanın ve mekanın çok ötelerinde sabahı sabaha çağırıp da kendine çalmak için artık yalvarıyorum. Saniyenin kadranlarında aklımla aklımın ereceği derecede sabahı bekliyorum. Hadsiz hesapsız bir soğuk içine büründüğüm yorganın altından sert fırtınalara zemherilere inat burnuma kadar çıkıyor. Üşüyorum. Ne enteresan ki yıllar sonra yeniden okumak için niyetlendiğim aslına bedeni oturtmuş ve aslında gerçek okuyucu için içinde çok gizli göndermeler olan. Friedrich Nietzsche’nin herkesin okuması gereken eseri Böyle buyurdu Zerdüşt'ün bu ikinci okuma dönemlerinde. Nietzsche’nin deyimiyle Tesadüf. Benim hayat anlayışıma göre Tevafuk.
Sadakat…
Sadakat böylesine birçok şeyi bir arada yazmak için çabaladığım bir yazı arasında dem vurabileceğim mahiyette bir durum değil. Ama o kadar garip bir şey oldu ki hayatımda henüz geçenlerde. Zaten sorgulanabileceği taraflarının kesinlikle anlaşılabilir olmadığı ucu açık bir eylem bu sadakat. Biliyorum ben aslında sana çok sadığım bu nedenle seni kendim için seviyorum bu arada kendimi de senin için seviyorum. Buraya kadar her şey oldukça normal. Kendimi sevdiğim için seni aldatıyorum. İşte anormalleşme sınırları başlıyor. Mutlu olmamı sen istiyorsun. Bende mutlu olmanın tuhaf denemelerini yaşıyorum. Yani seni sen için aldatıyorum. Senden başka kıyılarda tutunup tutunamayacağımı deniyorum bu denemelerden başarısız çıkıp sana daha fazla bağlanıyorum. Ve herhalde daha sadık bir hareketin var olabileceğini tahayyül edemiyorum. Enteresan bir aldatma hikayesi dinledim bu hafta içinde bana oldukça uzak hem karakter hem hayat tarzı farklı olan birinden. İşte o garip sadakatsizlik denemesi ve hikayesinden aklımın ucuna asılanlar. Ne kadar olursa olsun insanların ilişkilerini uzaktan izlemek hoşuma gidiyor. Hele o sözde gurur kabartan olayları bende derin sıyrıklar oluşturuyor. Ne kadar enteresan bu insanlar ne zaman bunca insan insancık oldu şaşırıyorum. Ya ben çok farklıyım ya da bu derecede anormalliğin ve özrün kabahati çoktan çok çok aştığı çok garip olaylar normalleşme sürecinde çok ciddi adımlar atmış ta haberdar değilim. Sadakatli olmanın anormalleşme sürecine girmiş olması üzüyor.
Sadakatimden vazgeçmeyeceğime beni bu hayata tutturan her ne ise işte O ve Onlar için sadakatle sadakat nöbeti tutuyorum her ne kadar insancıklar tarafından anormal varsayılsa bile. Ve belki de bu derece asosyal bir karakter olmamın ana sebebi insanların insancıklara doğru mutasyon sürecini izlemenin verdiği rahatsızlıktır.
Mesaj…
Geleceği çok öncelerden belli bir mesaj aldım ama ne garip ki yaşayacağımı bu kadar umduğum olayın beni bu kadar saçma sapan hallere sokmasını pek saçma buldum. Meğer içimdeki o umulmadık umut o derece umulmadık ve küçük değilmiş ki olası olağanların gerçekleşmesi şaşırttı. Hala olası ve olanaklarla konuşuyorum bu derece büyükmüş meğer umduklarım.
Sonsuz Hikaye…
Evet sonsuz bir hikayeye başladım bir elma çalan kuşun peşinden 77 kilitli kapının ardındaki 77 yaratığın koruduğu zindanlardaki prensesin bulaştığı bitmeyen bir hikaye küçücük on dört göz on dört akla anlatıyorum. Devamının benim bile artık ciddi manada merak ettiğim ve aslen bilmediğim ama anlık kurgusal olarak anlatmaya devam ettiğim ve devam etmek için eşsiz bir güç bulduğum hikaye. Her kelimemin peşinde o on dörtlünün gözlerinde parlayan hayallerle dans ediyorum görünmez bir dans dokunmadan ama ha dokundum ha dokunacağım hissi ile. Ve anladığım kadarıyla bütün kış bittikten sonra bitecek ve belki de hiç bitmeyecek bir hikaye.
Yazılamayacaklar…
Yazsam bile okuyamayacaksınız. Görünen o ki yazdığım bu yazı bu hafta için Haftada bir de kendine yer bulamayacak. En azından şimdilik. Ben yazıyorum okunacağı nasip kılınmışsa okursunuz.
Ve Kar..
Önümüzdeki hafta yılın ilk karını yazacağım. Bu hafta düştüler havanın içinden içime. Burada mucizelerle...
Haftaya İnşaAllah Görüşmek Üzere..
Benim deyimimle
Selametle...
Ali 2oo9
içinin ateşlerine srinletici bir ferahlık sunsun kar sen yine de nietcheyi anti-nietchesel kitaplar yanında olmadan okuma arada onlardan destek al öyle oku emi alicim