Meçhulün Vazgeçilmezliği.
Yazıya yazılmakta sıkıntı çekiyorum. Yalnızca uzunluğuyla bile amacını çoktan aşan bir cümleyle vakit kazanmaya mı çalışsam. Ya da hayır hayır zaten maksadını aşmış derecede uzun olmuş bir cümleyle giriş yaptım henüz birkaç saniye önce. Amacı olmayan amaçsız yazıya. Fakat bu durum hiçbir zaman herhangi bir kaygı konusu olmadı benim için. Hiçbir gayen olmadan yolculuğa başlamak. Ve nihayet böyle bir yolculuk bu yazacaklarım. Başlıyorum ve böylesi başlamalara bayılıyorum. Bunu yapmaktan eşsiz bir keyif sonsuz bir zevk alıyorum. Ne sonu ne de başı belli olmayan yalnızca yazmak eylemi olan olağan ama olağandışı bir eylem. Tuhaf bir his benim için. Hani ne yazacağımı bilmeme hallerim işte siz varsınız ya bu hayatta daha başka bir şeyimin olmasına da lüzum yok. Gerçekten seviyorum bu ne yapacağımı ne yazacağımı şaşırdığım karıştırdığım ellerimi belimde kavuşturup umutsuzca gözlerimin arasından süzülen güneşi hissettiğim anları. Var olmasa bile o güneş hoşlanıyorum bir güneşin doğma hayalinden. Elbet doğacaktır güneşli günler. Hoşuma gidiyor benim bile benden beklemediğim kelimelerin benden ayrılıp kopmaları. Onca zamandır bulundukları yerden sanki artık sıkılmışlarcasına koşarak uzaklaşmaları büyük bir keyif. O çaresiz hal ama en hasılı tam sınırlarında hissettiğim çare halleri. Gerçekten seviyorum hayatı işte böylesine yaşamayı. Herhangi birine bağımlı olmadan bağlılık bağını sadece kendi sınırlarında çizdiğim en dengeli en dengesiz hallerimi seviyorum. Hayatımı da böyle olduğu için kabulleniyorum. Finalinin ne olacağını hiçbir zaman bilmiyorum. Hiçbir zaman için “İşte bu olsun” istemiyorum. Planlamıyorum, programlamıyorum, kalıplaştırmıyorum. Sormuyorum, sorgulamıyorum, yorumlamıyorum. Hem merak ta etmiyorum sadece geldiği gibi ya da geleceği kadarıyla yaşamaya girişiyorum. Evet bu sıralar pek narsistim kendimi seviyorum…
Barnabas’ın Sırrı :
Acilen okunması gereken bir kitap hatta kesinlikle okunmalılar listesine çoktan kaydedildi. Peki kimdir bu Barnabas Ve sırrı nedir ve neden bu kadar önemlidir diyeceksiniz hemen cevap vereyim. Kendisi uzun zaman önce çok fena halde ilgi alanımın sınırlarını fethetmişti ki hala kuşatmadan kalıntılar mevcuttur manevi bahçemin duvarlarında. Aziz Barnabas Dünya üzerinde asıl İncili yazan 12 havarinin dediklerinin çok dışında söylevi olan başlı başına havari olan bir havaridir. Hz. İsa’nın ilk havarisi ve aynı zamanda Katibidir. Ve Nasıra’lı İsa’nın kendi dili olan Amarice yazmıştır İncili. Şimdi daimi okurlarım neden senin gibi İslami ölçütleri belli olan biri için bu denli önemli diye sorabilirsiniz ki haklısınız. İşin özü zaten burada gizli. Barnabas İncilinde Hz. İsa’nın beşer, kul bütün insanlar gibi olduğu tanrısal bir varlık olmadığı onun bir iletici yani bir peygamber olduğu anlatılmıştır. Aynı zamanda en can alıcı hatta dünyanın tarihini değiştirecek bir bilgiyi de saklıyor Barnabas İncili kendinde. Dünyaya Ahmet adında son Peygamberin geleceği müjdeleniyor. Ve dinin kendini tamamlayacağı anlatılıyor. Benim zaten tam manasıyla kendi dinimin beynimde aslen temellenmesine de yardımı olan bir isim Aziz Barnabas. Ben derim ki bulunda okuyun bu kitabı ben hakkında bildiklerime yeni bilgiler katabilmek için okuyacağım sizlere de tavsiye ederim.
Son Sözler…
Aşk Kabe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen…
Aşk Mecnun Leyla’ya sende kimsin dediğinde maralların gırtlağına tıkanan…
Aşk hesap günü kargaşasında anaya yavrusunu unutturan neyse herkesi ve her şeyi öyle unutturan
Aşk Yangın yeri Aşk Talan.
Aşk dağları yürüten
Bir gece Ay’ı sol Güneşi sağ eline verseler de vazgeçilmez olan.
Aşk damda deve aratan, balıklara iğnesini getirten.
Ebubekir adında birini yoldaş eden..
Aşk Fatıma’nın paklığı Zeyneb’in cesareti Vahşi’nin keşkesi…
Aşk Meryem…
Tahta atların üzerinde ana karalar aşıran, Kağıt gemilerle okyanusları bitiren, Oyuncak kılıçlarla haramileri düşüren…
Aşk ikindi Aşk şimdi…
Aşk bekleyen
Aşk Hatice…
Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde yine de ilk akla gelen…
Sonsuz karanlıkların ortasında vurgun yemiş bir çığlıkla çerah’lar yakan
Aşk koşmak
Aşk Safa ile Merve arasında olmak…
Aşk en çok ağlamayı kendine yakıştırmak…
Koşmak Koşmak Koşmak
Aşk Hacer…
Bir aba bir hırka bir nefeste kırk bin kere adını söyletebilen Aşk Mevlana…
Bütün evliyaların gizlediği bütün Abdalların izlediği bütün Dervişlerin içlerinden geldiği gibi…
Aşk en çok İsa’ya yakışan…
Sabırsa Eyyub’a yazılan Merhametse son Nebi’ye inen…
Denizler tutuşturulduğunda, dağlar yürütüldüğünde, yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde herkesin her şeyi, her şeyin herkesi unuttuğu günde Aşk unutmamak…
Aşk gözü karalık…
Aşk yalnızlık…
Aşk öksüz şehirlerin kapısında Bağdat’ta Gazze’de Kandahar’da İstanbul’da ısırdıkça kanayan dudaklardan dökülen sözlerle havanın nasıl saatin kaç olduğunu sormak…
Aşk hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi...
Yağmurun incire zeytinin dala söylediği…
Anla işte Aşk On Bir yaşındaki Muhammed’in Annesi…
Aşk eylem dünyanın en güzel başkaldırması en güzeliyle hem de dünyanın.
Bir hırkadan yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak…
Aşk hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi
Ve Dua…
Büyük ihtimalle Allah’a adanan onca Kurbanın kesildiği zamanlarda okuyacaksınız bu yazıyı. Kutsal Mabedimizin yani dünyanın temelinin atıldığı yerde Adem’in Havva’ya Havva’nın Ademe duyduğu kırk yıllık özlemin sonlandığı yerde Adem’in aklına gelen cennet duvarlarının olduğu yerde, Hz. Muhammed’in Hırkasının altı üstü. Hacer’in yüreğinin çarptığı yerde. Adalet haykıran taşların özlediği Ömer’in topraklarında. Bir kükreyişi ile en küçük canlı nebatatın bile ruhunu titreten Yaradan Aslanı’nın adımlarının değdiği yerde. Gönlünün zenginliğinin dünyadaki hiçbir zenginlikle ölçülemediği katibin Osman’ın Şehid edildiği kanının yine inandığının üzerine dökülen yerde. Hayatı unutturan yerde. Dünyanın başladığı ve yine dünyanın sonlanacağı o yerde. Kainatın etrafında dönecek nice yürekler Hak Ya Hak deyip ağlayarak. ( Hak Nasip eylesin ben gibi ciğeri o topraklara yanıp tutuşanlara o gözyaşlarını temennisi ile ) Dönen nice kalplerin artık ağlamalarının alevlendirdiği yangına kaçınılmaz olarak tekrar ağlamayla deva arayanların şifayı ancak gözyaşlarıyla ifade de dile getiren ruhların dualarının gökyüzüne ve aynı düzenden kopmadan ama artarak çoğalarak Yani bize bizden fazlasını vermeyi kabil görmüş Merhametin. Gökyüzünden yeryüzüne eşsiz bir devir daimi dua yağmurları altında okuyacaksınız. Hepsinden nasiplenmeniz temennisiyle. Bu dua da bayram hediyesi sizden çok uzak ama içinize seslenen bir yerlerden sizlere.
Sonundan bir adım öncesinde hani bu en aciz haleti Aşk’ı anlattığım kelimelere bir şiirden birkaç kelime bulaştırdığım alıntılı uzun ve nihayetini ancak bağladığım aksayan yazım sizleri beklemekte. Gel gör ki hasretlerde dinginleşen gecikmenin acısını çıkarırcasına…
Tam manasıyla kendimi hazır hissettiğimde klavyenin tuşlarına parmaklarım Kurban’ın benim için neler ifade ettiğini itiraf edecekler. O zamana kadar sizde dinleyin Havayı Karayı Bayram Sabahı Tekbirlerini Dünyanın Dönüş sesini Vel-Hasıl’ı Mucizeyi…
Haftaya görüşmek temennisiyle…
Selametle
Ali 2oo9
Yazıya yazılmakta sıkıntı çekiyorum. Yalnızca uzunluğuyla bile amacını çoktan aşan bir cümleyle vakit kazanmaya mı çalışsam. Ya da hayır hayır zaten maksadını aşmış derecede uzun olmuş bir cümleyle giriş yaptım henüz birkaç saniye önce. Amacı olmayan amaçsız yazıya. Fakat bu durum hiçbir zaman herhangi bir kaygı konusu olmadı benim için. Hiçbir gayen olmadan yolculuğa başlamak. Ve nihayet böyle bir yolculuk bu yazacaklarım. Başlıyorum ve böylesi başlamalara bayılıyorum. Bunu yapmaktan eşsiz bir keyif sonsuz bir zevk alıyorum. Ne sonu ne de başı belli olmayan yalnızca yazmak eylemi olan olağan ama olağandışı bir eylem. Tuhaf bir his benim için. Hani ne yazacağımı bilmeme hallerim işte siz varsınız ya bu hayatta daha başka bir şeyimin olmasına da lüzum yok. Gerçekten seviyorum bu ne yapacağımı ne yazacağımı şaşırdığım karıştırdığım ellerimi belimde kavuşturup umutsuzca gözlerimin arasından süzülen güneşi hissettiğim anları. Var olmasa bile o güneş hoşlanıyorum bir güneşin doğma hayalinden. Elbet doğacaktır güneşli günler. Hoşuma gidiyor benim bile benden beklemediğim kelimelerin benden ayrılıp kopmaları. Onca zamandır bulundukları yerden sanki artık sıkılmışlarcasına koşarak uzaklaşmaları büyük bir keyif. O çaresiz hal ama en hasılı tam sınırlarında hissettiğim çare halleri. Gerçekten seviyorum hayatı işte böylesine yaşamayı. Herhangi birine bağımlı olmadan bağlılık bağını sadece kendi sınırlarında çizdiğim en dengeli en dengesiz hallerimi seviyorum. Hayatımı da böyle olduğu için kabulleniyorum. Finalinin ne olacağını hiçbir zaman bilmiyorum. Hiçbir zaman için “İşte bu olsun” istemiyorum. Planlamıyorum, programlamıyorum, kalıplaştırmıyorum. Sormuyorum, sorgulamıyorum, yorumlamıyorum. Hem merak ta etmiyorum sadece geldiği gibi ya da geleceği kadarıyla yaşamaya girişiyorum. Evet bu sıralar pek narsistim kendimi seviyorum…
Barnabas’ın Sırrı :
Acilen okunması gereken bir kitap hatta kesinlikle okunmalılar listesine çoktan kaydedildi. Peki kimdir bu Barnabas Ve sırrı nedir ve neden bu kadar önemlidir diyeceksiniz hemen cevap vereyim. Kendisi uzun zaman önce çok fena halde ilgi alanımın sınırlarını fethetmişti ki hala kuşatmadan kalıntılar mevcuttur manevi bahçemin duvarlarında. Aziz Barnabas Dünya üzerinde asıl İncili yazan 12 havarinin dediklerinin çok dışında söylevi olan başlı başına havari olan bir havaridir. Hz. İsa’nın ilk havarisi ve aynı zamanda Katibidir. Ve Nasıra’lı İsa’nın kendi dili olan Amarice yazmıştır İncili. Şimdi daimi okurlarım neden senin gibi İslami ölçütleri belli olan biri için bu denli önemli diye sorabilirsiniz ki haklısınız. İşin özü zaten burada gizli. Barnabas İncilinde Hz. İsa’nın beşer, kul bütün insanlar gibi olduğu tanrısal bir varlık olmadığı onun bir iletici yani bir peygamber olduğu anlatılmıştır. Aynı zamanda en can alıcı hatta dünyanın tarihini değiştirecek bir bilgiyi de saklıyor Barnabas İncili kendinde. Dünyaya Ahmet adında son Peygamberin geleceği müjdeleniyor. Ve dinin kendini tamamlayacağı anlatılıyor. Benim zaten tam manasıyla kendi dinimin beynimde aslen temellenmesine de yardımı olan bir isim Aziz Barnabas. Ben derim ki bulunda okuyun bu kitabı ben hakkında bildiklerime yeni bilgiler katabilmek için okuyacağım sizlere de tavsiye ederim.
Son Sözler…
Aşk Kabe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen…
Aşk Mecnun Leyla’ya sende kimsin dediğinde maralların gırtlağına tıkanan…
Aşk hesap günü kargaşasında anaya yavrusunu unutturan neyse herkesi ve her şeyi öyle unutturan
Aşk Yangın yeri Aşk Talan.
Aşk dağları yürüten
Bir gece Ay’ı sol Güneşi sağ eline verseler de vazgeçilmez olan.
Aşk damda deve aratan, balıklara iğnesini getirten.
Ebubekir adında birini yoldaş eden..
Aşk Fatıma’nın paklığı Zeyneb’in cesareti Vahşi’nin keşkesi…
Aşk Meryem…
Tahta atların üzerinde ana karalar aşıran, Kağıt gemilerle okyanusları bitiren, Oyuncak kılıçlarla haramileri düşüren…
Aşk ikindi Aşk şimdi…
Aşk bekleyen
Aşk Hatice…
Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde yine de ilk akla gelen…
Sonsuz karanlıkların ortasında vurgun yemiş bir çığlıkla çerah’lar yakan
Aşk koşmak
Aşk Safa ile Merve arasında olmak…
Aşk en çok ağlamayı kendine yakıştırmak…
Koşmak Koşmak Koşmak
Aşk Hacer…
Bir aba bir hırka bir nefeste kırk bin kere adını söyletebilen Aşk Mevlana…
Bütün evliyaların gizlediği bütün Abdalların izlediği bütün Dervişlerin içlerinden geldiği gibi…
Aşk en çok İsa’ya yakışan…
Sabırsa Eyyub’a yazılan Merhametse son Nebi’ye inen…
Denizler tutuşturulduğunda, dağlar yürütüldüğünde, yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde herkesin her şeyi, her şeyin herkesi unuttuğu günde Aşk unutmamak…
Aşk gözü karalık…
Aşk yalnızlık…
Aşk öksüz şehirlerin kapısında Bağdat’ta Gazze’de Kandahar’da İstanbul’da ısırdıkça kanayan dudaklardan dökülen sözlerle havanın nasıl saatin kaç olduğunu sormak…
Aşk hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi...
Yağmurun incire zeytinin dala söylediği…
Anla işte Aşk On Bir yaşındaki Muhammed’in Annesi…
Aşk eylem dünyanın en güzel başkaldırması en güzeliyle hem de dünyanın.
Bir hırkadan yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak…
Aşk hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi
Ve Dua…
Büyük ihtimalle Allah’a adanan onca Kurbanın kesildiği zamanlarda okuyacaksınız bu yazıyı. Kutsal Mabedimizin yani dünyanın temelinin atıldığı yerde Adem’in Havva’ya Havva’nın Ademe duyduğu kırk yıllık özlemin sonlandığı yerde Adem’in aklına gelen cennet duvarlarının olduğu yerde, Hz. Muhammed’in Hırkasının altı üstü. Hacer’in yüreğinin çarptığı yerde. Adalet haykıran taşların özlediği Ömer’in topraklarında. Bir kükreyişi ile en küçük canlı nebatatın bile ruhunu titreten Yaradan Aslanı’nın adımlarının değdiği yerde. Gönlünün zenginliğinin dünyadaki hiçbir zenginlikle ölçülemediği katibin Osman’ın Şehid edildiği kanının yine inandığının üzerine dökülen yerde. Hayatı unutturan yerde. Dünyanın başladığı ve yine dünyanın sonlanacağı o yerde. Kainatın etrafında dönecek nice yürekler Hak Ya Hak deyip ağlayarak. ( Hak Nasip eylesin ben gibi ciğeri o topraklara yanıp tutuşanlara o gözyaşlarını temennisi ile ) Dönen nice kalplerin artık ağlamalarının alevlendirdiği yangına kaçınılmaz olarak tekrar ağlamayla deva arayanların şifayı ancak gözyaşlarıyla ifade de dile getiren ruhların dualarının gökyüzüne ve aynı düzenden kopmadan ama artarak çoğalarak Yani bize bizden fazlasını vermeyi kabil görmüş Merhametin. Gökyüzünden yeryüzüne eşsiz bir devir daimi dua yağmurları altında okuyacaksınız. Hepsinden nasiplenmeniz temennisiyle. Bu dua da bayram hediyesi sizden çok uzak ama içinize seslenen bir yerlerden sizlere.
Sonundan bir adım öncesinde hani bu en aciz haleti Aşk’ı anlattığım kelimelere bir şiirden birkaç kelime bulaştırdığım alıntılı uzun ve nihayetini ancak bağladığım aksayan yazım sizleri beklemekte. Gel gör ki hasretlerde dinginleşen gecikmenin acısını çıkarırcasına…
Tam manasıyla kendimi hazır hissettiğimde klavyenin tuşlarına parmaklarım Kurban’ın benim için neler ifade ettiğini itiraf edecekler. O zamana kadar sizde dinleyin Havayı Karayı Bayram Sabahı Tekbirlerini Dünyanın Dönüş sesini Vel-Hasıl’ı Mucizeyi…
Haftaya görüşmek temennisiyle…
Selametle
Ali 2oo9
iyi bayramlar ali