Sınırlar ve kurallar. Hangi kural bu nasıl bir savaş böyle tutunduğumuz nasıl bir dünya. Anladığınız üzere Sorgu sual yazılarımın bir yenisi daha geliyor. Hatırlıyormusunuz. Henüz 4 yaşlarındaydık herkes uyuduğunda aklımız evdeki en ufak tıkırtının peşine düşer ve asla bulamadan sonlanan yorgunlukla uykuya dalardık. Varolmayan şeylere varolan şeylerden daha bir inanır daha bir bağlanırdık küçücük kalbimizle. Ne kadar güzelmiş meğer o zamanlar. Varolmayan düşmana karşı savaş nasıl da anlamlıymış. Şimdilerde artık hayatımın büyük bir kısmını kendi payıma düşen koca dilimini bitirdiğim bu günlerde daha iyi anlıyorum. Çocukları izliyor takip ediyorum. Çok şey öğreniyorum. Dilini anlayamadığım diyarın dilsiz sözsüz oyunlarını ciddiye alarak olması gerekeni yapıyorlar o çocuklar. Ve bu dünyada önemsenmeyi en fazla hakeden ciddiyetle işlerini yapıyorlar oyun oynuyorlar. Kanatlarını görebiliyorum. Özgürler ve yaşıyorlar. Aldıkları kadarıyla verebilecek hiçbir şeylerinin olmamasının rahatlığıyla.
Sınırlarla bürüdüğümüz hayatı anlatayım canınızı sıkmalıyım. Sorgulamalara eşlik edin istiyorum karanlık odada elimde sigarayla. Birilerinin sorumluluğu herşeyden önce sırtınızda en büyük kambur. en yorucu görev öyle ki bir savaş alanında sorumluluklarınız için başka başka sorumluluklarınıza karşı göğüs göğüse savaşıyorsunuz. Sorumluluklarınızı ardınıza alarak. Hele ki bu işin görünmeyen sınırları var yaşadığınız sosyalitenin içindeki görünmez duvarlar. Bu duvarlar O kadar yüksek o kadar geçilmez ki hem tepelerini cam parçalarıyla bezemiş onlar görünmez ellerle. asla ötesini göremeyeceğiniz duvarlar bunlar. Yıkıldığında sadece sizin öleceğiniz duvarlar bunlar. Fakat itiraf etmeliyim ki ölüm iyidir. Yeni bir başlangıç yeni bir hayat demek düşünsenize. Yıkamıyorsunuz da zaten kim görebilmiş ki siz göresiniz duvarın ardındaki felaketlerle dolu zannettiğiniz hayatı. Anneniz ne der ya babanız sahip olduğunuzu zannetiğiniz onca insan ne der adlı kement te nicedir boynunuza takılmış.
Bu kez sorulara maruz kalan sizsiniz. Soruyorum. Siz size çizilen yolda mı yürüyorsunuz yoksa gördüğünüz her şey kocaman bir komplo mu. Yani hayatınız sizin mi O yol dediğiniz karmaşa sizin mi siz mi çizdiniz. kimse elinizi tutmadı mı müdahale etmedi mi çizerken. İşin özü olmak istediğiniz kişi misiniz. Yoksa uzaktan yakından alakasız bir kaftanın içine mi gömmüşsünüz kafanızı. İçi sıcakken yanmanın kül olmanın ya da o kaftandan kurtulup donmanın ne anlamı var diyenler den mi siniz. Durup düşünün bir bakın etrafınıza. Şimdi burada olmalı mısınız? Bu siz mi siniz? Sırf siz değil zaten koca alem dürüst değil ki gözlerinizin içine baka baka bunca yalan arasında. neyin yalan neyin doğru olduğunu anlamak çok zor değil mi?
Hem zaten bu da sizin için çok değerli bir çıkış kapısı. Olmasına en ihtiyaç duyduğunuz şey yalanlar. Herkes söylüyor da tuzu biberi olsa gerek koca koca
yalancılığınızın.
Konumuz bu bize ait olmayan olamayan hayatlarımız. Ele geçirmek için nelerden nice değerlerden ödün verdiğimiz ve bizim zannettiğimiz dünyamız. Asla aldatamayacaksınız her gece yanınıza uzanan o adamı/kadını. Kendinizi aldatmanız daha basit hem kolaya doğru eğimli yapınız da bunu istiyor sizden. Kesinlikle o bilmem kaç kez iç geçirdiğiniz bahçenin içinde ne olduğunu öğrenemeyeceksiniz. Çalamayacaksınız tek bir elmayı bile. Ne zaman kendiniz istedi diye aldınız o elbiseyi. Ne zaman bu kadar sevdiğinizi hissettiniz aynaya yansıyan yüzünüzdeki gerçekleri. Tahammül edebiliyormusunuz hala yalan pompalanmış
yüzlerinize. Sonra avunacak ve yine asla inanamayacağınız yalanlar ritüeliniz başlayacak.
Her kaybedilenin, her yapılamayanın ardından.
Kimsenin duymasını istemediğiniz. bu kadar çıplak savunmasız kaldığınız hali afişe etmemek için Yalanlar söyleyeceksiniz kısacası.
Garip ki kendinize sadece. Kaç kez ağlamak istediniz de ağladınız. Ya da en son ne zaman gayri ihtiyari öylesine güldünüz hatırlayanınız var mı?
Aslında bu kadar önemli değil di benim için diye inkar edeceksiniz kendinizi. Gelin görün ki dudaklarınızdan süzülmeyeceğini mi
zannediyorsunuz. O kendini aldatma resminin. Bir gün özgür kalmayacağını mı düşünüyordunuz? Günü geldiğinde kendinizi çekip vurmaya kalkıştığınızda.
Siz sizden hesap sormayacak mı. Yalnız sadece yalnız değil tamamen yalın kaldığınızda sormaz mı size? Bunu neden yapmadın neden yapamadın diye.
Sizden önce sizi öldürmeye teşebbüs etmeyecek mi? Bütün dünya ya dürüst olmuşsun ne yazar sen kendine yalancısın yalanlarla dolusun demez mi
konuşmaz mı ne dersiniz?
Evet evet bu dünyaya gelmeden özgürdük ve dünyaya veda ederken özgür olacağız. Özgürlüğün sınırlarında düşünüyorsunuzdur kendinizce.
hemen aklınıza şu geliyordur. Benim özgürlük sınırım diğer insanların özgürlük sınırına kadar laf salatasıdır bu ağzınızda gevelediğiniz.
teselli kırıntıları işte yine kocaman yalanlarınız. Duyuyor gibiyim.
Soruyorum kime ait hayatınız. Hangi bedel ve ne kadar değeri düşündünüz mü hiç? Korkularımızı en ufakken ki korkularımızı bile aşabildiğimiz.
küçük ama kocaman yüreğimizle yaşadığımız dönemler canlandımı aklınızın karanlık kuytu köşelerinde? Hala korkakmısınız? Korkuyormusunuz? Kendinize
sormaktan ve aslen cevabını bildiğiniz o can yakan cevaplardan? Korkuyormusunuz? Garip insanlar ve garip kurallarına çarpıyorum aklımda dengemde milini
kaybetmiş durumda. Ben o ruh haleti içinde karalıyorum bu yazıları.
2010 için hatta bundan sonraki bütün hayatım için bunu yaşayacağım. Hayatımı çalanların elinden geri alacağım. Kendi hayatımı kuracağım
Yaşayamadıklarımı ardıma gömmeyeceğim aksine Önüme atıp peşine düşeceğim. Yaşamak için mücadelesini vereceğim ne çok şey olduğunu kestirmek
pek de zor olmasa gerek hele benim için. Neyse yıkıyorum bir kaç duvarı. Mizacım değil yıkıntıların ardında da hiçbir insanoğlunu bırakmam
bunu da çok iyi bilmekteyim. Kendim yıkarım. Gerekirse yine kendim ölürüm o yıkıntıların arasında. Ama en azından yaşamak istediğim hayatı yaşama
mücadelesinin mağlubiyet görünen taraflarında galip gelirim.
Yıllar öncesinden bir şarkı gelsin biterken çalsın Emilia - Big big world.
Haftaya görüşmek üzere
Selametle...
Ali 2009
Sınırlarla bürüdüğümüz hayatı anlatayım canınızı sıkmalıyım. Sorgulamalara eşlik edin istiyorum karanlık odada elimde sigarayla. Birilerinin sorumluluğu herşeyden önce sırtınızda en büyük kambur. en yorucu görev öyle ki bir savaş alanında sorumluluklarınız için başka başka sorumluluklarınıza karşı göğüs göğüse savaşıyorsunuz. Sorumluluklarınızı ardınıza alarak. Hele ki bu işin görünmeyen sınırları var yaşadığınız sosyalitenin içindeki görünmez duvarlar. Bu duvarlar O kadar yüksek o kadar geçilmez ki hem tepelerini cam parçalarıyla bezemiş onlar görünmez ellerle. asla ötesini göremeyeceğiniz duvarlar bunlar. Yıkıldığında sadece sizin öleceğiniz duvarlar bunlar. Fakat itiraf etmeliyim ki ölüm iyidir. Yeni bir başlangıç yeni bir hayat demek düşünsenize. Yıkamıyorsunuz da zaten kim görebilmiş ki siz göresiniz duvarın ardındaki felaketlerle dolu zannettiğiniz hayatı. Anneniz ne der ya babanız sahip olduğunuzu zannetiğiniz onca insan ne der adlı kement te nicedir boynunuza takılmış.
Bu kez sorulara maruz kalan sizsiniz. Soruyorum. Siz size çizilen yolda mı yürüyorsunuz yoksa gördüğünüz her şey kocaman bir komplo mu. Yani hayatınız sizin mi O yol dediğiniz karmaşa sizin mi siz mi çizdiniz. kimse elinizi tutmadı mı müdahale etmedi mi çizerken. İşin özü olmak istediğiniz kişi misiniz. Yoksa uzaktan yakından alakasız bir kaftanın içine mi gömmüşsünüz kafanızı. İçi sıcakken yanmanın kül olmanın ya da o kaftandan kurtulup donmanın ne anlamı var diyenler den mi siniz. Durup düşünün bir bakın etrafınıza. Şimdi burada olmalı mısınız? Bu siz mi siniz? Sırf siz değil zaten koca alem dürüst değil ki gözlerinizin içine baka baka bunca yalan arasında. neyin yalan neyin doğru olduğunu anlamak çok zor değil mi?
Hem zaten bu da sizin için çok değerli bir çıkış kapısı. Olmasına en ihtiyaç duyduğunuz şey yalanlar. Herkes söylüyor da tuzu biberi olsa gerek koca koca
yalancılığınızın.
Konumuz bu bize ait olmayan olamayan hayatlarımız. Ele geçirmek için nelerden nice değerlerden ödün verdiğimiz ve bizim zannettiğimiz dünyamız. Asla aldatamayacaksınız her gece yanınıza uzanan o adamı/kadını. Kendinizi aldatmanız daha basit hem kolaya doğru eğimli yapınız da bunu istiyor sizden. Kesinlikle o bilmem kaç kez iç geçirdiğiniz bahçenin içinde ne olduğunu öğrenemeyeceksiniz. Çalamayacaksınız tek bir elmayı bile. Ne zaman kendiniz istedi diye aldınız o elbiseyi. Ne zaman bu kadar sevdiğinizi hissettiniz aynaya yansıyan yüzünüzdeki gerçekleri. Tahammül edebiliyormusunuz hala yalan pompalanmış
yüzlerinize. Sonra avunacak ve yine asla inanamayacağınız yalanlar ritüeliniz başlayacak.
Her kaybedilenin, her yapılamayanın ardından.
Kimsenin duymasını istemediğiniz. bu kadar çıplak savunmasız kaldığınız hali afişe etmemek için Yalanlar söyleyeceksiniz kısacası.
Garip ki kendinize sadece. Kaç kez ağlamak istediniz de ağladınız. Ya da en son ne zaman gayri ihtiyari öylesine güldünüz hatırlayanınız var mı?
Aslında bu kadar önemli değil di benim için diye inkar edeceksiniz kendinizi. Gelin görün ki dudaklarınızdan süzülmeyeceğini mi
zannediyorsunuz. O kendini aldatma resminin. Bir gün özgür kalmayacağını mı düşünüyordunuz? Günü geldiğinde kendinizi çekip vurmaya kalkıştığınızda.
Siz sizden hesap sormayacak mı. Yalnız sadece yalnız değil tamamen yalın kaldığınızda sormaz mı size? Bunu neden yapmadın neden yapamadın diye.
Sizden önce sizi öldürmeye teşebbüs etmeyecek mi? Bütün dünya ya dürüst olmuşsun ne yazar sen kendine yalancısın yalanlarla dolusun demez mi
konuşmaz mı ne dersiniz?
Evet evet bu dünyaya gelmeden özgürdük ve dünyaya veda ederken özgür olacağız. Özgürlüğün sınırlarında düşünüyorsunuzdur kendinizce.
hemen aklınıza şu geliyordur. Benim özgürlük sınırım diğer insanların özgürlük sınırına kadar laf salatasıdır bu ağzınızda gevelediğiniz.
teselli kırıntıları işte yine kocaman yalanlarınız. Duyuyor gibiyim.
Soruyorum kime ait hayatınız. Hangi bedel ve ne kadar değeri düşündünüz mü hiç? Korkularımızı en ufakken ki korkularımızı bile aşabildiğimiz.
küçük ama kocaman yüreğimizle yaşadığımız dönemler canlandımı aklınızın karanlık kuytu köşelerinde? Hala korkakmısınız? Korkuyormusunuz? Kendinize
sormaktan ve aslen cevabını bildiğiniz o can yakan cevaplardan? Korkuyormusunuz? Garip insanlar ve garip kurallarına çarpıyorum aklımda dengemde milini
kaybetmiş durumda. Ben o ruh haleti içinde karalıyorum bu yazıları.
2010 için hatta bundan sonraki bütün hayatım için bunu yaşayacağım. Hayatımı çalanların elinden geri alacağım. Kendi hayatımı kuracağım
Yaşayamadıklarımı ardıma gömmeyeceğim aksine Önüme atıp peşine düşeceğim. Yaşamak için mücadelesini vereceğim ne çok şey olduğunu kestirmek
pek de zor olmasa gerek hele benim için. Neyse yıkıyorum bir kaç duvarı. Mizacım değil yıkıntıların ardında da hiçbir insanoğlunu bırakmam
bunu da çok iyi bilmekteyim. Kendim yıkarım. Gerekirse yine kendim ölürüm o yıkıntıların arasında. Ama en azından yaşamak istediğim hayatı yaşama
mücadelesinin mağlubiyet görünen taraflarında galip gelirim.
Yıllar öncesinden bir şarkı gelsin biterken çalsın Emilia - Big big world.
Haftaya görüşmek üzere
Selametle...
Ali 2009