Kadim bir acının oluşturduğuyum aslında ben
Sen var iken ses var imiş yol var imiş ben var imişim de ne olmuş. Nedir niyedir bunca güzellik bu koskoca alem nedendir. Sen güzel iken yani kısacası sen var iken.
Bütün var olmuşlara inat sende yok olmuş bir acı deniziyim. Fırtına sonrası acılara inat daha sert acıya atılmaya muktedir. Bütünüyle acıyım ben.

Yok aslında hiçbir şey ne içimin acı yangını ne buram buram hüsran ne de tüten efkar…
Senim ben sadece senden ziyade o uzaktaki tepeye bakarken. Ağlarken gülerken. Sen işte ne kadar olunabilirse ve kim sen olabilirse.

Aslında haddim değil sen olmak yok yok olacak kadar yok layıkıyla sevilememiş
Hep havada kalmış hayat senin kelimelerin benim kelimelerim gibi aynı sen aynı ben gibi.
Gök yüzünde bir yerlerde takılı kalmış hikayemiz.

Hep geriye saran asla ilerleyemeyen bir video içinde kaseti olmayan aslında herhangi bir elektriğe de ihtiyaç duymayan bir video. Sırf geriye saran hep en başta başlayıp sonsuza uzanmaya meyilli. Sonsuza doğru başa alma tahakkümü.

Mahkumiyet bu zincirlerle prangalarla her türlü işkence aletiyle bir esaret altında kalbim dediğim ülkem. Artık sadece söylenebiliyor o bana haiz olmayan onca ben parçasından herhangi biri kalbim. Zaten sen adlı kanser ilk oraya bulaştı söküp atmak istemedim ne garip onca yaksa kavursa da tedavi olmak istemiyor ne kalbim ne de ben. Acıyı taşımalı sırtında ancak bu sevdanın acısıdır bana yaşadığımı hissettiren kurak topraklarıma baktıran yer vahaya dönen güzel bir seraba inat. Ağlanacak o omuza inat. Bu aşkın hakkıdır acı. Asla ulaşılamayacak sonsuzluğa ulaştıracağını varsayarak susmaktır.

Ağlamaktır en erkek cesur delikanlı halinle dünyanın orta yerinde. Bu aşkın hakkı hep özlemdir, hiçbir kavuşma ihtimali olmasa bile bütün yollar kapalı hatta anahtarı yıllar öncesinde kaybolmuş kilitlere vurulduğunu bile bile hep beklemektedir bu sevdanın adı. Asla birleşmeyecek iki eldir hep korkak hep korkacak iki el. Titrek kabuğuna çekilmiş iki hasretli el. Biri dünyanın en yarım adamı diğeri ise fazlasıyla fazla bir kadın bu aşkın iki garip tezat karakteri.

Olmayacak bir şey olur iki farklı dildir konuşulan asla aynı sözcüğü söyleyemeyen iki uzak dil iki uzak kelimedir. Ne seni seviyorumdur ne seviyorumdur seni. Yoktur sözü dili kulağı. Delikanlı yıllardır dünyayı yüklenmiştir. Garip ki kız yüklenmeden yaşamayı çoktan keşfetmiştir dünyayı. Ve ayrılık çalar kapıyı. Yusuf’u önce zındana attırıp ardırdan Züleyha’yı bulduracak kader adı örümcek ise örmüştür ağlarını. Kays Kayslıktan olmuştur zaten Leyla’nın gözlerinde Mecnunlaşmıştır kader sayesinde. Hem Tahir ne kaybederdi sevdiğinin adı Zöhre olmasaydı fakat Zöhre bağrında gerçek sevdanın çocuğunu yani ayrılığı taşıyarak gelmiştir Tahir’e. Yani hayata tecelli, tecelli eden hayatlarda hep ayrılıklar kesindir. Hani aşktır adı bir yerde. Ne yüzyıllık Maşuk doyar Aşıkına ne aşık kana kana yanaşır kıyılarına Maşukunun. Aşktır adı sevgidir hastalıktır ruha işlemiş. Lokman Hekime ölümsüzlük ilacını buldurandır. Ama yine de hayatta ölmektir yaşadığını varsayarak.

Sel’in çoktandır heba ettiği ardından kuraklığı saldığı bir çift herhangi gözdür şu an ekranda gezinen çarpan çırpınan ölümsüz hasretini besleyen bir kalptir bu kelimeleri yazan. Aslında yazan değildir aşka dair öz yazdırandır. Zöhre’dir Ayşe’dir Leyla’dır. Tahir’i de Ali’yi de Mecnun’u da kendisi yapabilen. Aslen aşk ALLAH’tır ancak Allah’adır sevgi cismani Batıni aşklar yoldur İlahi sevdaya adımlardır. Yaradan’a dualarımla sana nice geceler sabahı getirmeye çalışan bir kalptir Sevgili…

Hayatımı değiştiriyorum demiştim en sonunda adımlarımı attım ilk adım korkulduğundan da daha az rahatsızlık verici. Aslen sorular var aklımda beni uçan halıya oturta bilecek mi o ören durmadan çalışan sürprizlere gebe garip kader bilinmez. Fakat sorgularımdır bana yarenlik eden nice geceyi sabaha taşıyan gözlerime uykuyu haram kılmaya yeminli hesaplaşmalardır. Kendisi, dünyası var olan her ne ise işte onunla savaşan zırhlanan sorulardır içimdekiler.
Haftada bir bu hafta yine burada. Kendime yazdığımı zannettiğim kağıtlar nasip denilen girdabın garip esintilerine kapılıp kopup şans eseri dünya ile bağını kurabilecek bir yol bulup gelmiştir işte buralara. Eylülden midir bilinmez ama hazan esiyor kulaklarımda korkuyorum ama çekinmeden ilerliyorum en korkulana doğru.

Özümüzdü konumuz Aşk okuduk yazdık karanlık mum altında oturup dertleştiğimizdi. Aşk işte adı sanı olmayan belirsizlik boşluk belki beşinci elementtir şu an haykırdıklarım.
Haftaya görüşmeyi umarak

Güneşe Ve Ay’a boyun eğdirene emanet ederek

Delikanlının dilinde Kendi deyimimle Selametle…

Ali 2oo9

2 Comments

2 Responses so far.

  1. Unknown says:

    hoşgeldin yine gel
    var ya aşk yolunda ilerlemen çok güzel
    başka yol yok çünkü Mevlaya giden
    leyladan silkinmeden olmuyor bir şey
    mevlam açsın kalbini beynini içini yolunu:))
    bana da uğra ama:(((

  2. canım Ablam her duamda her temennimde beni yalnız bırakmayan canım ablama içten gönülden kocaman bir pay ayırıyorum İnşallah Yaradan Hak Katında Kabul görür...

Yorum Gönder