Görmedim yaşamadım söyleyemem. Elbette yaşadım.
Yazılamama halleri son 3 yıldır süre gelen sıkıntıların sonuymuş gibi gelen bir Aralık ayının sersemliğinden kaynaklandı herhalde. Aslında beklemek te lazım tam zamanında yazmalı tam vaktinde konuşmalı beklemeli sırayı - Ve hayata dair zamanı. Gerçek olana dek yalanı. Sabretmeli susarak yada bağır çağır. Ama sabretmeli dünyada - kapına getirilenlere bakarak yargılamak yersiz! Ve ne kadar ihtişamlı olsa bile İsyan halleri de manasız kaçar zaten insan olarak yaşanılan hayata.
Akacak kan damarda durmaz. Ne kadar koşarsa koşsun Lola - önemli değil - her koşuşu ne kadar farklı olsa da olacak olan sonun karşısına geçemiyor. Bu durum bize tembellik yapma hakkını doğuruyor manasına da gelmemeli. Çünkü sanki bizim gibi nefes alan dünya bizden ne alırsa yerine aynısını geri veriyor gibi. En zor en son anlarda bile sarılmalı hayata. Savaşmalı mücadelesini vermeli. Önemi yok sonucun zaten safım bellidir demek bile yeterli hem. Biz işte insanlar hep aynı amaç için farklı farklı çabalamalarla yaşıyoruz. Bu hayatlar bazen kesişiyor bazen ise teğet geçiyor. Bu haller üzerine uzun uzun fikir yürütmem cümlelerimi tamamlayamamam da bu garip zamanları yaşadığımdan olsa gerek. beklemelerin ardından gelen güneşe acele et demek saçma daha iyi algılıyorum.
Bir fikrim var dünya üzerinde. Mesela artık İsrail Filistine saldırmasa, ya da Hamas - zaten diken üstünde duran topraklarda - bu saldırı için İsrailin eline gerekçeler sunmaktan vazgeçse. Zaten savaş dayanak ister. Savaşıyorum çünkü savaşmam gereken kişi ya da değer - artık her ne ise bunun bir şekilde böyle olmasına sebep kıldı. İşin en kötü yanı şurası ki insan yapımı bombaların vicdanları yok bazen çocukları ve elbette masumları da vurabiliyor. Şu da bir gerçek ki. - İslamiyetin yumuşak havası ve hoşgörüsü müslümanlığın diğer dinlerden daha farklı ve ayrıcalıklı olmasını sağlıyor. bu durum sadece şimdiki zamana bakarak hayat üzerine yorum yapan insanlar için garip derecede anlamsız ve adaletsiz gelse bile elbette hepimizin SAHİBİ hepimizin hakkında en doğruyu biliyordur ve herşey tam olması gereken vakitte gerçekleşecektir. Çok basit bir örnekle Selahaddin Eyyubi'yi verebiliriz. ihtişamlı ordusunun kuşattığı kalenin kumandanı anlaşmaya karar verir ve Eyyubi ile görüşmeler başlar. Selahhaddin Eyyubi tarihe geçecek şu sözleri sarfeder. Askerler dahil olmak üzere hiç kimsenin ne malına ne de canına zarar verilmeyecektir. Bu durum karşısında afallayan hristiyan komutan biz haçlı seferlerinde bütün müslümanları katletmiştik sırf topraklarından krallar geçmiş denilsin arzusuyla. Ve Selahhadin Eyyubi cevap verir. İşte biz ve siz arasındaki fark buradadır. Sabah namazlarımdaki dualarımı yolluyorum duyuyorsun değil mi ?
En son yazımdan sonra ki süreç ve yedi günlük zaman dilimi içindeki agresif hallerimi düşünüyorum da anlam veremiyorum. Bunca sabırla hayata bakan ben - neden bu acele? Geçecek bunlar da bekle işte başarılı olabileceğin birşey yapıyorsun bekliyorsun.
Şimdi işte tam bu saatte gecenin en derininde kafamı uzatıp bakıyorum da sadece benim odamın ışığı yanıyor onca daire arasında. Uyuyamama hallerimi ve bu çıldırtan bekleyişlerimi bile seviyorum. Bu yazının içeriğine ve içinde bulunduğum bu vakit dilimine ancak Aubrey Ashburn'un - Out Of Darkness adlı şarkısı eşlik edebilir herhalde.
Paşam! Ölüm ne kadar da tatlı'nın altındaki O çok derin yorumun bir kez daha öğretti Senin olduğun hayatta ne sana ne de bana gözyaşları yakışmaz....
O kutsal hareketinle hem Sen hem de Ben için zamana ihtiyaç olduğunu tek kelime bile sarfetmeden ne kadar yerinde anlattın...
Alish 2oo9
...