Sergei Rachmaninov’un 3. senfonisini çalabilmek için bir kişinin 2 beyninin ve 10 parmağından daha fazlasının olması gerekmektedir. İşte böyle yorumlara kabil bir senfonidir 3. senfoni. Ve bu senfoniyi dünya üzerinde eksiksiz kusursuz çalabilen bir piyanist ama normalin çok ötesinde bir piyanist Türkiye’deydi henüz geçtiğimiz hafta. David Helfgott tan bahsediyorum. Kişi Helfgott olunca olay sadece çalmak ve dinlemek olmuyor çok başka hatta bambaşka diyarlarda bulunmak gibi eşdeğeri var olmayan bir şey. Tanımayanlar için ufak bir tabirle dünya üzerinde yaşayan pek az deli dahiden biri dersek yerli yerinde olur herhalde. 62 yaşındaki Polonyalı piyanist bir şizofren bulunduğu ortamda herhangi bir şeyin kalabalığında ya duramıyor ya da piyano çalmaya başlıyor. Her gece aynı saatte sabahı karşılamak için çalan bir sanatçı. Sarılma fetişi olan 62lik bir çocuk. Zaten gazetelerden takip ettiğim konser izlenimlerinde de Türkiye de garip bir enstantene yaşatmış dünyayı bitirmiş ardından ikinci çocuklukla nail olmuş adam. Konser esnasında yaklaşık 40 dakikalık bir eser çaldığı sırada küçük bir kız ona gülümseyip gayri ihtiyari el sallamış ve o çalmayı bırakıp küçük kıza teşekkür edip el sallamış, aynı zamanda ara bildirimlerini yapan sunucuya da birkaç kez coşku ile sarılmış. Babasının yoğun baskılarının, eşinin yanındaki her şeye rağmen sağlam duruşunun yani kısacası eşsiz hayat hikayesini anlatan Shine filmi de Geoffrey Rush’a Oscar kazandırmıştı edinip izleyin derim. Dünya üzerinde yapmak istediğim pek az şeyden biridir David Helfgott’un konserine katılmak orda katıksız müzik dinlemek, bakalım nasip olacak mı?

Bu hafta aynı zamanda garip bir değere sahip olduğumu anladım, sahip olmamakla. Sahip olmanın verdiği esaretten mahrum olmaktan memnun ve bahtiyarım.

Haftada Bir birkaç hafta aksayabilir. Bilmediğim bir yolculuğa tanımadığım bir düşmana karşı zırhsız savaşa başlıyorum. Yıllardır o tozlu rafta unutulması istenen deli cesaretim ve katıksız yalnızlığım yol arkadaşım.

Kadir gecesi yaşandı aynı zamanda şehrin en büyük camisinde yer bulma sıkıntısı yaşanırken üzerimdeki poları çıkarıp onun üzerinde Caminin balkonunda namaz kılmak, Yeni bir Sahf oluşturmak çok başka bir tat Ve Yaradan’ın nasip eylediği hayır vesilesini görmek farkında olmak eşsiz bir mutluluktu.

Üzerime yağanın kar mı yağmur mu olduğundan şüpheliyim saat sabahın 04:12 si üşümüyorum, cadde kaygan yapış yapış yağmur ve yalnızlık var bulutları algılayabileceğiniz kadar aydınlık hava ve bir müzik kanatlandırıyor aklımı ruhumu artık ben ne isem işte onu sabah ezanından önce Müezzin tarafından okunan Tekbirler. Bayram diyorum çok şükür Sabır, Sebat, Sonsuz tahammül, Tükenmez Umut, en umutsuz anda bile umut vari yolculuk, kapanan yollara inat Yaradan’ın açacağı gizli patika yolları beklemek. Bayram çok şükür.

Bu yazıya gözleri değen Bayramın Kutlu Olsun….

Müziğin sihirli halısının üzerinde seyredilen bir şehir enteresan bir yolculuk kalabalık ani ama sonlanabilen bir haftadan bir de önerim olsun Taksim Trio çalıyor Güle Yel değdi…

Sözsüz müzikler vardı geçtiğimiz hafta. Tekrar görüşmek üzere Selametle

Ali 2oo9

2 Comments

2 Responses so far.

  1. Unknown says:

    vay vay vay sözsüz müzikler ha..
    bilir misin demde sadık bey şöyle der
    büyük acılar dilsiz olur

  2. :) Sadık Yalsızuçanlar'ın Dem'ini aldım oraya buraya çeviriyorum kendime kalacağım geniş zamanları kolluyorum uzun uzun okuyup yorumlarımı sana ileteceğim. SENİ SEVİYORUM BAYRAMINI KUTLARIM CANIM ABLAM

Yorum Gönder