Okuyacağınız yazıyı yazan kişi bile farkına varamamıştır ne yazdığının ve ne yazmadığının. Neyse karışıklıklarım siz blog alemini beklemekte.

Düğüm düğüm olmuş hayat adlı garip alemin orasında burasında aslında ne peşinde koşarken nelerden kaçtığımızı yolun hep en sonunda öğreniyoruz. Ki şanslıysak o da bir ihtimal.

Kazanma ve kaybetme ciddi bir yer edinmiyor hayatımda ama şu sıralar bu kazanma ve kaybetme adına dünyanın bize çılgınca dayattığı aynı zamanda çevrede bu konuyla ilgili deli gibi savaşanları gördükçe daha bir ilgi duyuyorum. Onları bu savaşa itenin ne olduğunu düşünmeden edemiyorum ne yapayım. Kazanma ve kaybetmenin iki ayrı seçenek olduğunu varsayalım. Ve o tercih üzerinde kazanmayı seçtiğimizde ya başardığımızı farzedelim o zaman da kaybetmenin miskinliğini kazanamayacağız mesela! O yenik varsaydığımız ruh bunalımını yada - veya kaybetme sürecinin ardından gelecek kazanılanları kaybedeceğiz. Hem zaten dünyamız şartlarla dolu neden birini seviyorken karşıdakininde sevmesi gerekiyor. İşte o zaman sevebilmenin halleri mi çıkıyor ortaya ? Birini seviyorsak onun sadece mutlu olması neden doyurmaz ki insanı ? Kişi neden karşı tarafı kendi için sever. Konu buraya nasıl geldi anlamadım neyse bu muhabbet çok uzar bu mevzuyu da başka zaman yazayım bu karmaşada araya katakulli ye gelmesin daha değerli bir an da - İyi & Kötü - Doğru & Yanlış - Güzel & Çirkin adlı eşitsizlik denkleminin aslında ne kadar da eşit olduğunu yazmaya çalışayım.

Yeterlerimizi daha yetmez hale getirerek aslında yeten yetmezliklerimizin ardından içten isterik gözyaşları döküyoruz. Bu bu kadar basit.

Az biraz beklesem mi ? Biraz daha mı yavaş dönmeli Dünya(m)? ( m harfi özellikle parantez içinde (sahiplenmemenin hafifliği) )

Hangi atamız söylemiş ki iyilik yap denize at!

Neden burada bu şehirde bir deniz yok ?

Neden bu şehir var ki ?

Sabah ben uyanınca play düğmesine basınca mı uyanıyor herkes?

Gördüklerim yaşadıklarım gerçek mi yoksa uyanacakmıyım...

Şafak görmeyi beklerken yeni bir şafak defteri tutuşturdular kaşla göz arasında. Daha bir isyanla karalıyorum daha bir boğuluyorum dünya(m) da Henüz bir hafta önceydi parmaklarımdan ışıklar renkler saçılıyordu bahar gelmişti her yana sayemde. Ne manasız ve ne manalı yaşamak. Hadi tamam anladık beklentilerin çıkmaz çaba ister, uğraş ister, ardında durmak inanmak ister ama herşey bir duvara çakılı kalır mı ?

Dönüp bakıyorum kaza mahaline kanım akıyor duvardan süzülüyor dalga geçer gibi alay ediyor ardından haykırıyor. Sen kimsin be... biraz kan biraz su Var ve Yok arası Hani ne tam varsın ne de tam yok Aralarda işte.


Neyse Burada bir heyecanla pause tuşuna basıyorum yanlışlıkla save etmiş te olabilirim. ki bu yanlışlık adıma kötü sonuçlar doğurabilir. Öyle ise ve kaydettiysem (bir yerlere) bu kaybetmeyi ya da belki kazanmayı - yağmaya başlar üzerime gökyüzünden karlar gibi küllerim - boğacağını sanmıyorum ama onların arasından yeniden doğmak için biraraya toparlamak zaman alır…

Elimdeki Tek As’ı kaybettim şaka gibi ya. İnanamıyorum böyle birşeyin olma ihtimali bile yokken! Ve hatta olasılık ihtimali olmayan bir anda kaybettim. Sırf As gitmiş olsa yine neyse kartlar uçuştu köşelere bucaklara. En olmayacak en olmaması gereken oldu. Dünyanın haykırarak benden istediği o As o tek el oyun son buluyor. Mağlup oluyorum. Belki de kazanıyorum zaman gösterecek.

Alanis Morisette'nin o sessiz sedasız şarkılarını hep böyle anlarda yani hep yenilgilerde ebediyete yeminlerde ve sonsuz varoluşlara uzanma çabalarında dinliyorum. Bana çok iyi bir dost kendisi kızmıyor sinirlenmiyor ona ihtiyacım olduğunda çıkıp geliyor ve benim dönüşlerimi sorgulamıyor. Aklım nerelerdeyse artık o şarkıya bile ağıt yakabilir yetenekteyim şu sıralar. Ve çok sessiz pek te dokunmadan söylüyor. Sanki hissetmemiz gerekmediğini düşünerek ve sanki kendi bile algılayamıyor gibi çok umarsız çok öyle öylesine söylüyor gibi. Hele o şarkının sonunda aydınlıktan söz ederken Rock müziğinin karanlığına boğuyor yine umrunda değilmiş gibi. Ama farkında değilmidir dersiniz uçurumda elele tutuşmuş iki çocuk oluşturduğunun.

Yenilgi, hüzün - sanki mutluluk gibi bak şimdi geçecek hissiyle mutlu olma umut olma yada olmama arası!

Ne ve nasıl beklediğini bilmeden beklemek daha zor daha rahatsız. Alanis Söylüyor. Sahip olduğum tek şey kendisi bu aralar hayatımda.

Aslında hep bu anlarda yani ya ölüme dokunacak kadar yakınlarda ya da herşeyi kaybetmeler de anlıyor insan hayatının ne kadar olduğunu ve ne anlama geldiğini! Yani uzun lafın kısası kaybetmek ve kazanmak çok ince bir çizgiyle ayrılıyor. İşte o çizgi bazen mutluluk verici bir mor oluyor teselli buluyor avunuyoruz kendisiyle. Bazen ise sert karanlık kırmızı. Neresinden bakarsak bakalım bizim adını verdiğimiz varolmayanlar işte.

Neyse. I need a big DREAM Or a little life (Büyük bir DÜŞE Yada küçük bir hayata ihtiyacım var.)


Alish 2oo9

5 Comments

5 Responses so far.

  1. Adsız says:

    sahip olduğun tek şey alanis morisette'mi? niye alish yapma yahu iyi bak dünyana kimbilir daha nelerin vardır :) derdini uzun anlatıyorsun aynı ben gibi, duygusal adam seni...

    şu yana siminyadan seçmeler demişsin ya canım o senin sözlerin, bence başlığı değiştirmelisin, ben sana başka söz yazarım :)

  2. :) oy oy :) ok bi bişeyler yazda bizde siminya köşesi hazırlayalım şark köşesi gibi Ağa Oturdu gibi Yane :)

  3. Ya Sümün yane şey Alanisin varlığıyla ilgili yani kimse yok kendi kendime play diyorum :) yani o manada :)

  4. Adsız says:

    zamanla evcil bir kız arkadaşın mı oldu :)) hev hev

  5. Unknown says:

    kazanma kuşağında kaybetmeyelim inanan kazan kazan prensibini işletir tabi ahiret için olur çoğu kazanımları
    dünya öyle bir yerdir ki bir üzüm tanesi yedirse bin tokat vurur diyor üstad

Yorum Gönder