O Kadar güzel yazmak istiyorum ki okuyanın içine hançer gibi saplanmalı o kelimeler. Çok güzel tarif etmeliyim. Asla dolduramamalı güzel adlı kelime yazacaklarımın ardını. Önüne ya da arkasına kifayet ekletilmemeli. Herhangi bir tabir O’nu tasvir ederken ki güzelliği açıklayamamalı. Açıklanamaz olmalı eşsiz güzelin tabirinin bile eşsiz güzelliği.
Cennetten kovulan ilk insanın bir hatırlayış hali ile tek seferde nüksedip dudaklarına yansıttığı bir isim düşünün. O isim sayesinde yeniden cennete kabul edilen bir cennet sürgünü düşünün. Yusuf’u zındana attıran bir isim olsun ve Yusuf’u sınavların sınavından alıp Mısr’a emir Yapan o İsim olsun. Vahşi’ye bir değil bin ah çektiren Ah ki eyvah dedirten bir isim düşünün. Dervişe yemeyi içmeyi unutturan. İçeriden haykırırken dışarıdan suskunluğa mahkum kılan bir isim olsun. O İsme sahip Olanın edebi ile dünya intizam ve nizamını yitirmesin. Öyle isim ki. Nur’u Ay Nur’u Gül. Can-u Canan. İsmi Azam. Ahmet. Muhammed. Hazreti Muhammed. Hazretin bir ismin başına en güzel yakıştığı hal. Birlikte anıldığı için mutlu olma halinin hali işte Hazret adlı kelimenin durumu bu. Gül vermek istiyorum bütün dünyaya. Kutlu Doğum HAFTASI….
Burası benim ülkem. Her ne kadar bana dair her şeyi benden almış olsa da benim ülkem burası. Kopamıyorum küsüp ayrılamıyorum bu ülkeden. Benim ülkem burası benimle dertleşen beni yalnız hissettiren, yine aynı çeviklikle aynı zamanın aynı dilimi içinde beni dünyanın en kalabalık insanı zannettiren. Sadece benim ülkem gördü gözlerimin içindeki yeşili. Yalnızca benim ülkem baktı gözlerimin içinden ruhuma. Ben sadece bu ülkeye gösterdim yeşil kapılarımın ardındaki sonsuz mor diyarları. Ben adlı mahremiyetimi.
Milyonlarca partikül birbirinden ayrılıyor her sabah bu ülkede belki hüzünlü belki sevinç dolu. Ve her akşam bir araya geliyor benim ülkemde. Belki ayrı, belki bir arada. Burası benim ülkem. Benim ülkem ayırıyor benim ülkem birleştiriyor. Bu ülkede üzülmek yok dünyanın en büyük trajedisini yaşıyor olsanız bile herhangi bir maruzatı yok, çünkü kaldırmışlar üzüntü denilen ikiyüzlü riyakar kelime örtüsünü. Bu ülkeyi kuranlar üzülmeyi yasaklamışlar. Mutsuzlukta yok bu ülkede. Ama olmayan mutsuzluktan, yoksun olan üzüntüden hatta belki kendine gizlediği sevincinden daha büyük hüzün var bu ülkede. Kabullenilmiş hüzün. Sessiz hüzün. Adı gibi samimi hüzün. Kendine kaldığında hissedebildiğin şey adı hüzün olan şey sadece hüzün. Hüznün damarlarıyla da uğraşmışlar bu ülkeyi kuranlar. Ama şunu anlamışlar ki. Bu ülkenin alnına yazılmış hüzün. Ve yeter ki alnına yazılsaymış yaşanmaya mahkum olan şey. Sökülmüyormuş yüzyıllar boyunca. Kocaman bir hazan var bu ülkede. Kendi yaralayan ama o yaraya merhemi sadece kendinde olan bir ülke burası.
Ben bu topraklara bağlanmışım bu topraklar bana kök salmış. Cihangir den o tepeden salıyorum ruhumu bedenimi kendimi. Kendimle ilgili en düşünülecek şey var aklımda en beni düşünüyorum. Hatta burada benim ülkem de birçok zaman beynim varlığı ile ilgili geçerliliğini yitiriyor. Kalbim tedavülde oluyor. Bu kadar basit açıklayamıyorum ama aklım değil kalbim hükmediyor bana ve sadece benim ülkemde bu iki garip organ birbirinden ayrılmayı bu kadar sorgusuz başarabiliyor. Ben benim ülkemdeyken duygumun önüne mantığımı geçiremiyorum. Bundan dolayı seviyorum belki de bu ülkeyi.
Binlerce bahanem var aslında sevmeye bu ülkeyi. Seviyorum ben benim ülkemi. Bu kadar bonkör harcamamalıyım bu sevmek sözcüğünü ama el verip tutamıyorum taşıyor içimdekiler. Hangi durak bu kadar büyük bir mutluluk, hangi zaman bu kadar durdum ve bu kadar kendimde döndüm. Ah Pierre Loti. İçimde o kadar büyük bir savaş var ki bilsen nasılda yorgunum ben bedenimden. Sana dayadığım avuç içimden anla. Sana bulaştırsın toprağına anlatsın hikayemi. Oku beni okuyabilirsin bilmekteyim. Bu yorguna ninni söyle ağızsız dilsiz tepe. Yapayalnızım bu ülkede gözlerim yeşil ve bu ülkenin adı nakış nakış işlenmiş yüreğime İstanbul Benim Ülkem. Sana yazıyorum bu yazıyı İstanbul. Ve sen Ruhunla dinliyorsun. Bunu hissediyorum.
Bu hafta kapanış müziğimiz yok. Benim ülkemi dinleyin, milyonlarca kalbin o ruhun canlanması için nasıl bir ritmik tempoda çarptığını duyacaksınız. Mükemmel evet evet tek kelimeyle eşsiz. Sessizlik ülkemin katıksız sessizliği seni de çok seviyorum. Benim Ülkem
İstanbul…
Haftada Bir Serüvenine devam ediyor.
Haftaya Görüşmek üzere
Selametle…
Ali 2o1o
winter to spring
-
this winter has been so gloriously mild. lots of greens and browns on the
landscape rather than white. when it has snowed, it's been a flaky snowfall
that...
7 ay önce
0 Responses so far.
Yorum Gönder