Kafamda kocaman kulaklık zifiri karanlık odada uyku ve uyanıklık arası sesin beynime usulca doluşmasını izliyorum kendimce melodilere, notalara, sözlere kılıflar giydiriyor dans ettiriyor onlarla eğleşiyorum. Aslında aklıma oldukça yumuşak davranıyor o şarkının sözleri usulca yormadan ama düştüğü yerlerde deprem etkisi yarattıkları kesin. Yankılanıyor, beynimin çeperlerine oradan kaptıklarıyla kalbime yol alıyorlar. Hatta düştükleri yerlerde bulunan karmaşık düşüncelerimi etrafa yayacak derecede yaygara çıkarıyorlar. Onları yakalayamıyorum, bağlanamıyorum.
Evet evet ben bu dünyadan ayrılarak besleniyorum. Diğer bir deyişle hep eksik yarım kalarak, bağlılığı uzatmayarak hatta acıtacak derecede ayrılarak hayatımı sürdürüyorum. İnsanların büyük çoğunluğu belirli yollardan bir şeylere bağlanarak hatta bağımlılık yaparak yaşamaya alışmış, ben ise aksine kendi kurduğum kaleleri yine kendim yıkıyorum, Ve ya Onca zaman ve emek harcayıp kurduğum her şeyin yıkıldığını gördükten sonra kurmama hali oluşturuyorum kendimce kendimde. Kurmamam gerektiğini hissettiren bir bıkkınlık yayıyor içime. Bazen çok büyük bir mutluluk oluyor bu durum bazen ise haddimden fazla acıtıyor. Yine anlıyorum. Ayrılıyorum ve ayrılıklarla bağlanıyorum bu dünyaya.
Geçtiğimiz hafta - hafta içi bir gün bahar firarlarından birini sürpriz bir şekilde müsait bir akşam üstü yakalıyorum. Ve hemen salıyorum kendimi gölün ucuna ve tam kaçılması gereken bir akşam üstü imiş daha iyi algılıyorum. Garip karanlık bir sis var ve ufaktan çisildeyen yağmur var. Her damla göle düşüyor bir damla diğer damlayı öldürüyor ve damlalar varlıklarını birbirlerini yok ederek sürdürüyorlar. Hoşuma gidiyor var olmak için yok olmak, yok olmak için var olmak gerekir gibisinden bir masal anlatır haldeler. Damlalar benden habersiz toprağın koynuna girerken güle düşerken yani gökyüzü yeryüzünü gözyaşlarıyla kucaklarken ve sevişirken ve O aşk halinin eşsiz kokusunu yayarken. Ben pek içmek istemediğim bir sigara çıkarıyorum cebimden, yakıyorum. İkinci yudumundan sonra büyük bir huşü ile bütün bedenimi o zehirle ve belki de panzehirle dolduruyorum. Boğazıma selam vererek geçiyor kendinden bıkmış duman aynı zamanda ciğerlerime dağılıyor. Onu izlemeye, takip etmeye çalışıyorum, ama en fazla dördüncü yudumdan sonra ondan da sıkılıyorum.
Bağlanma fobisi olan bir insanım. Dünyam denen sınırların içinde kanıksadığım birkaç kişi dışındaki herkese karşı sadece selam vermek ve selam almak görevi addetmiş gibiyim. Kim bilir zaman denen süreç içindeki realiteyi şimdiden görmeye çalışıyorum. Bağlanma fobisine bağlılık yeminim var.
Haftanın En’leri :
“Bağlanamıyorum, bağlandığımda da çözülemiyorum.”
“Hınca hınç dolu camide kılınan Cuma namazı.”
“İki yıl önce yaptığım basit bir hatanın ceremesini tam iki yıldır çekiyordum nihayet bu hafta hafta içinde bu hataya dair hiçbir kalıntı kalmadı pahalıya mal oldu ama bana eşsiz tecrübeler kazandırdığını yadırgayamam. Bir kez daha gördüm ki dıştan küçük görünen içten kocaman olup sizi sarmalayabilir. Ya da dıştan kocaman görünen bazı şeyler içinde ufacık bir cüce barındırabilir.”
“Bu şehirden bu kadar çok ayrılmak istediğimi bir kez daha çok derinlerden sezinliyorum. Ve ne garip ki bu şehri keşfetmeye uzağıyla yakınıyla tanımaya başlıyorum. Hem de şu süreçte Öyle bir hevesle çabalıyorum ki sanki sevgilisinden ayrılmaya karar vermiş de ama hala O na bağlı kalan yanlarını koruyan bir adam gibi. Elbette kökümden ayrılamam ama bu toprakların suyu da katığı da ya çok fazla ya da pek az gibi.”
“Siz de benim gibi bütün bir hafta Yasmin Levy’yi dinleyin. Yorum yapmayayım söz söylemeyeyim. Ama tutamam ki kendimi ve kendisi için kalbinin ses tellerinde attığına inandığım nadir varlıklardan biridir derim gayri ihtiyari.”
“Ve KIRKALTI KARAKALEM her ne kadar ihmalkarlıkla ilk sayısını kaçırsam da en azından ikinci sayısına ulaşmanın verdiği garip hissi anlatmak tarifsiz. Psiko nörotik bir dergiden ne bekliyorsanız fazlası var Kırkaltı Karakalem’de. Bir ara nasıl bu isme kavuştuğunu da yazarım. Yazarların dilleriyle beyninizin taze ya da bayatlamış taraflarını yaladığı ve bundan acı çekerek hoşnut olduğunuz bir dergi.”
“Sensiz yalnız kaldığımı zannetme sakın. Sen gittin ben kimsesizleştim. Siyahlar karanlık acemi hoyrat siyahlar senin üzerinde cennet olmuş. İçimdeki renklere birkaç renk daha katıyor o siyahlar senin siyahların asil keskin ve tam yerinde.”
Haftaya görüşmek üzere Şafak saymaya başlıyorum.
Ali 2oo9
Evet evet ben bu dünyadan ayrılarak besleniyorum. Diğer bir deyişle hep eksik yarım kalarak, bağlılığı uzatmayarak hatta acıtacak derecede ayrılarak hayatımı sürdürüyorum. İnsanların büyük çoğunluğu belirli yollardan bir şeylere bağlanarak hatta bağımlılık yaparak yaşamaya alışmış, ben ise aksine kendi kurduğum kaleleri yine kendim yıkıyorum, Ve ya Onca zaman ve emek harcayıp kurduğum her şeyin yıkıldığını gördükten sonra kurmama hali oluşturuyorum kendimce kendimde. Kurmamam gerektiğini hissettiren bir bıkkınlık yayıyor içime. Bazen çok büyük bir mutluluk oluyor bu durum bazen ise haddimden fazla acıtıyor. Yine anlıyorum. Ayrılıyorum ve ayrılıklarla bağlanıyorum bu dünyaya.
Geçtiğimiz hafta - hafta içi bir gün bahar firarlarından birini sürpriz bir şekilde müsait bir akşam üstü yakalıyorum. Ve hemen salıyorum kendimi gölün ucuna ve tam kaçılması gereken bir akşam üstü imiş daha iyi algılıyorum. Garip karanlık bir sis var ve ufaktan çisildeyen yağmur var. Her damla göle düşüyor bir damla diğer damlayı öldürüyor ve damlalar varlıklarını birbirlerini yok ederek sürdürüyorlar. Hoşuma gidiyor var olmak için yok olmak, yok olmak için var olmak gerekir gibisinden bir masal anlatır haldeler. Damlalar benden habersiz toprağın koynuna girerken güle düşerken yani gökyüzü yeryüzünü gözyaşlarıyla kucaklarken ve sevişirken ve O aşk halinin eşsiz kokusunu yayarken. Ben pek içmek istemediğim bir sigara çıkarıyorum cebimden, yakıyorum. İkinci yudumundan sonra büyük bir huşü ile bütün bedenimi o zehirle ve belki de panzehirle dolduruyorum. Boğazıma selam vererek geçiyor kendinden bıkmış duman aynı zamanda ciğerlerime dağılıyor. Onu izlemeye, takip etmeye çalışıyorum, ama en fazla dördüncü yudumdan sonra ondan da sıkılıyorum.
Bağlanma fobisi olan bir insanım. Dünyam denen sınırların içinde kanıksadığım birkaç kişi dışındaki herkese karşı sadece selam vermek ve selam almak görevi addetmiş gibiyim. Kim bilir zaman denen süreç içindeki realiteyi şimdiden görmeye çalışıyorum. Bağlanma fobisine bağlılık yeminim var.
Haftanın En’leri :
“Bağlanamıyorum, bağlandığımda da çözülemiyorum.”
“Hınca hınç dolu camide kılınan Cuma namazı.”
“İki yıl önce yaptığım basit bir hatanın ceremesini tam iki yıldır çekiyordum nihayet bu hafta hafta içinde bu hataya dair hiçbir kalıntı kalmadı pahalıya mal oldu ama bana eşsiz tecrübeler kazandırdığını yadırgayamam. Bir kez daha gördüm ki dıştan küçük görünen içten kocaman olup sizi sarmalayabilir. Ya da dıştan kocaman görünen bazı şeyler içinde ufacık bir cüce barındırabilir.”
“Bu şehirden bu kadar çok ayrılmak istediğimi bir kez daha çok derinlerden sezinliyorum. Ve ne garip ki bu şehri keşfetmeye uzağıyla yakınıyla tanımaya başlıyorum. Hem de şu süreçte Öyle bir hevesle çabalıyorum ki sanki sevgilisinden ayrılmaya karar vermiş de ama hala O na bağlı kalan yanlarını koruyan bir adam gibi. Elbette kökümden ayrılamam ama bu toprakların suyu da katığı da ya çok fazla ya da pek az gibi.”
“Siz de benim gibi bütün bir hafta Yasmin Levy’yi dinleyin. Yorum yapmayayım söz söylemeyeyim. Ama tutamam ki kendimi ve kendisi için kalbinin ses tellerinde attığına inandığım nadir varlıklardan biridir derim gayri ihtiyari.”
“Ve KIRKALTI KARAKALEM her ne kadar ihmalkarlıkla ilk sayısını kaçırsam da en azından ikinci sayısına ulaşmanın verdiği garip hissi anlatmak tarifsiz. Psiko nörotik bir dergiden ne bekliyorsanız fazlası var Kırkaltı Karakalem’de. Bir ara nasıl bu isme kavuştuğunu da yazarım. Yazarların dilleriyle beyninizin taze ya da bayatlamış taraflarını yaladığı ve bundan acı çekerek hoşnut olduğunuz bir dergi.”
“Sensiz yalnız kaldığımı zannetme sakın. Sen gittin ben kimsesizleştim. Siyahlar karanlık acemi hoyrat siyahlar senin üzerinde cennet olmuş. İçimdeki renklere birkaç renk daha katıyor o siyahlar senin siyahların asil keskin ve tam yerinde.”
Haftaya görüşmek üzere Şafak saymaya başlıyorum.
Ali 2oo9
bu yeminini sevdim
insan neye bağlansa elinden alınıyor çok yaşadım
sen de yaşamışsındır bazen sadece diyorum dursak gelene hoşgeldin desek gidene hoşçakal ve kalbimiz derin bir itminan duygusuyla hep bu dinginlik halini taşısa huzura kalb olsa
sevgiyle
East Hampton Limousine and Town Car Services
Call 1 631 703 1662
http://www.asmlimousine.com
Asm limousine and town car services provides transportation services from or to Long Island, Jfk airport,Laguardia Airport,Newark Airport,Islip airport,white Plains airport for years.
[ ISP ] Mac Arthur -- [ JFK ] John F Kennedy Airport -- [ EWR ] Newark Airport -- [ LGA ] LaGuardia Airport
Asm Limousine Town Car service offers discounted yet excellent town car service with great rates! .
We service East Hampton, Water Mill, Bridge Hamptons.
Newark (EWR), John F. Kennedy (JFK), LaGuardia (LGA) Mac Arthur (ISP) Airports, Manhattan, Long Island,
Westchester and the greater New York area with a growing fleet of Lincoln town cars.
East Hampton limousine and Town car Services can pick you up from just about anywhere in the East Hampton, Bridge Hampton, Water Mill,Amagensett area,Long
Island and take you wherever you need to go, (quickly and on time).
Great Rates Are Just A Phone Call Away!
Click below to visit our website: http://www.asmlimousine.com
call 1 631 703 1662
We provide 24 hours a day 7 days a week service. Although we can usually accommodate our customers on short notice; however, we do recommend that you make your reservations at least 24 hours in advance. All cars and drivers are fully licensed and insured by the NYTLC (New York Taxi Limousine Commission). Our knowledgeable operator is always ready to assist you with all of your transportation needs