Yaşamak zaten başlı başına zaten cesaret işi... hele gerçekten yaşamayı hissettiğinizde deli akıllı olmanız lazım. Saat yine gecenin kör karanlığı, Tam manasıyla karanlık olduğunda yazmayı çok seviyorum sadece ekranın aydınlattığı belli belirsiz harfler klavyemde. aynı aklıma sırasıyla doğan kelimelerim gibi. Fiziksel ortamın ruhsal bünyeme uyum sağlaması halini seviyorum sanki çevreniz sizi algılıyor gibi sisli bulanık bir ilkbahar havası ya da dökülen sonbahar yaprakları anlamsız rüzgarlar.


Yine en sorgu sual halimle yazıyorum yani bu ikinci iç hesaplaşma - savaşma - belki de dünyayla hafiften bir barış ( Anlaşıldı kendisiyle tam manasıyla barışamayacağız.) için yazılan bir yazı.


Acaba rüyalarımı yazabilir miyim ( deneyeceğim ) ya da ben ne zamandandır rüya görmüyorum? Hayatımdaki son 7 yıl içinde kendi isteğimle yaptığım tek rutinim kaldı elimde. Sadece tek birşey Buna da Şükür. Yani artık rutinlerde anlam ifade etmiyor benim için. Eskiden iyi gelirdi yeni bir kitap, her ay okuduğum dergiyi beklemek ya da gazete almak, köşe yazarlarını okumak, Bazen sırf alışkanlıktan bir paket sigara alıyorum ama bir çok zaman ancak bir haftada tüketebiliyorum. Sigara örneği pek te anlamsız olmasa da sanki basit ve saçma sapan oldu farkındayım karmaşıklığıma verin. Fakat eskisi kadar hani yarın doğacak sabah olacak hissi yok hiçbir tarafında bana dair hayatımın. Farkına varıyorum hep aynı şeyi yapıyorum. Sanki bir gece bugünlere yakın bir gece bir işaret bir olgu olacak ta artık yarın olmayacak yarın kelimesi lügatlerden silinecek gibi hep bugünde çakılıp kalacağız bizler hep aynı günü yaşayacağız. hergün aynı saatte yemek yiyeceğiz. aynı sigarayı yakıp söndüreceğiz hep aynı adama hep aynı zaman diliminde selam vereceğiz de farkında olmadan. Hep aynı olacakmış gibi - tamam yaş alacağız yaşlanacağız da ama hep olduğumuz yerde olacağız sanki. Belki bir kaç adım geri ama ileri olmayacak belli. Sizde aynı hissi taşıyormusunuz ?


Kendi İnsiyatifimiz altındaki rutinimize ve kontrolümüze o kadar hayranız ki biz bile bu kadar nasıl hayran olabiliriz diye hayret ediyoruz yer yer gayri ihtiyari agresif devinimlerimizde. O kadar el bebek gül bebek yetiştiriyoruz ki o dokunulmazlarımızı, En sevdiğimiz diye adlandırdıklarımız bile sıkıyor yer yer varlıklarıyla, O rutinin akışına engel olmakla. Sanki insan değilmişiz gibi davranıyoruz bizleri buna programlamışlar gibi. Hep kendi dışımızdakilerden bir adım daha önde olabilmek için verilen savaşa aşığız. Bugünü yaşamaz hale getiren kaygılarınız da kambur olmuştur sırtımıza. Kim bilir hem hemen yan komşunun oğlu/kızı /kuzen / akraba bizden hep başarılıdır hep biz sadece herhangi olmuşuzdur. Hep mücadele etmemizi söyleyen uyarı levhası en sevdiklerimiz tarafından boynumuza asılmıştır. Hayat zor denmiştir felaket senaryolarıyla zaten zor halimiz çıkmaz denklemlere salınmıştır. Hem zaten ekmek aslanın midesine kadar inmiştir.


Hatırlıyormusunuz en son ne zaman adam akıllı ağladınız? ya da güldünüz içten? Sizinde gözlerinizde o ağır kuru ve yapışkan his varmı bütün gün gece terketmeyen içsel sıkıntılarınız varmı ya da? Aniden uyanıp ta ben neden uyandım diye sordunuz mu? Yoksa siz de mi rüya göremez oldunuz. Hep iyilik vermenize rağmen neden dünya size bütün lanetini dökmüştür. Eminim hepimize olmuştur.


Bu hafta haftanın enlerinde zaten daha bir kendileştirdiğim hayatımı ekstra yalnızlaştıracak yeni eklediğim bir alışkanlık var, Kulaklığın son sesini açıp dvd film izliyorum. Tek olmaktan yalnız kalmaktan büyük bir haz alıyorum. Sanki herkesten uzak ve özgürmüş gibi. - Kaderin ne demek olduğunu Danny Boyle tarzında yüzümüze tokat gibi yapıştıran film olan Slumdog Millionare'i acilen izleyin. Neden mi hüzünlü mizahi yapısı saçma sapan bir düşünce ve ruh haline sokabilir. Ama gerçekten de filmde anlatılan kader ancak gerçek olabilecek kadar inanılmaz. Şimdi tam şu sırada kulaklığımın kulaklarımı delerek beynime akıttığı ve beni mest eden daha sert ve daha yumuşak - yaşamalıyım yazmalıyım artık herneyse karmaşıklığına sokan şarkı da Slumdog Millionaire den A.R. Rahman and M.I.A - O.... Saya ( Netten bulabilirsem yayınlayacağım hemen yan tarafta ) Haftanın en önemli An'ı ise Eşsiz yaratığın hastalığı. İyileşmesi. O kalabalık sokakta dünyadaki herşeyin tek bir ağızdan yanlış olarak bağırdığı ama bizim inadına kendi doğrularımızı haykırdığımız Sarılışımız. Kalbimin aklına gelince durmak üzere. (Bunu nasıl başarabiliyorsun ? ) Yine elele verip zamanı durdurduğumuz Zaman...


Söz bir sonraki haftaya bu kadar karmaşık bir Ali(ş) ( Türkçe Rütuş ) görmeyeceksiniz diye umuyorum. Haftaya görüşmek üzere. Biliyormusunuz? Tam zamanı.


Aliş 2oo9

0 Comments

0 Responses so far.

Yorum Gönder