15/04/2009 23:58

Hemen şimdi başlıyorum yazmaya o kadar doluyum ki kelimelerimle çağlayıp taşabilirim. Ve en nihayetinde iki haftadır içinde bulunduğum o eşsiz kavuşma ve ayrılma kumpasına dair kararımı verdim. Meğer zaten en başından belliymiş kararım.


- Çıkıp Yaradan ı aradım. Oldukça uzun bir zamandan sonra bu yere bu göğe bu kadar yakın olduğumu hissettim. Bin bir coşku ile saldım sadece kendimin dinlediği kendimi göl kenarına. Her şeyden uzaktaydım şimdi şu sırada ne kredi kartı borçlarım vardı ne gelecek kaygısı ne mazinin sert derin acısı ne iş ne güç hiçbir şey kalmamıştı. Kainat-ın uzak köşesinde tuz buz heykel olmuşlardı. Tanımadığım biri tarafından yıkılmıştı. Çok şükür ısıtan ve ziyadesiyle rahatsız etmeyen bir bahar güneşi var tepemde. Uzaktan izliyorum iki genç var bankette oturan. Delikanlı kıza bakarak bir şeyler söylüyor bir heyecan bir alel acelelikle. Kız gözlerinin içine bakıyor ya da buradan kavrayamıyorum. Usulca delikanlının omzunu öpüyor. Çok iyi biliyorum ki onun omuzu onca elbiseye rağmen hissediyor. Ve ikisi arasında bir sessizlik oluyor. Bu sessizlik sesi onları birbirine yakın kılıyor. Dönüp içime bakıyorum suskunluklarını kendimce ölçmeye çalışmaktayım. Manevi bir bağ onları birbirlerine bağlıyor. Ve eminim ki ikisi de farkında değil.

- Bahar gelmiş en nihayetinde kaç zamandır istiyordum bu firar halini. Kendime kalacağım bir yarım saat bir saat pek ala kafi gelecektir. Etrafta garip bir hengame gülenler gülüşenler susanlar bağıranlar dalgalar yapraklar. Caddeden bangır bangır bağıran bir araba geçiyor içindeki delikanlının ilgisini çekiyorum anlaşılan. Gözlerime bakıyor. Gözlerinin içinden anlıyorum. Ruhunun sesini dışarıya bağırarak bağırtarak bastırıyor. Bu da Onun tekniği.

Neyse uzanıyorum toprağı seyre dalıyorum çiçekler var. Arsız bahar sarısı çiçekleri var. Ne kadar enteresan bir dünyadayız henüz sonbaharda canları acımasın diye Nazif sakin onlardan canlarını geri alan şimdi geri veriyor. Onları başka bir Nev bahara uyandırıyor. Gördüklerimi yazmaya gerek görmüyorum. Kalemde yetmiyor elimde dilimde.

16/04/2009 – 22:54


Ağzımdan gözümden dökülüyor seçemiyorum hangisini nasıl yazayım diye kelimelerimin. Şimdi anlıyorum. O kasabayı terk ederken, O şehri izleyince neden bu kadar ağlamaklı olduğumu. İki adım yakınındayken bir sevgiliyi dünya işi için ziyaret etmekten kaçmıştım. Garanti gördüğüm zannettiğim ama sonradan gerçekleşmeyen bir iş için. Önce Konya ardından Ankara ya gidecektim. Konya ya gittim lakin göremedim Mevlana’yı. Henüz kapısından girmeden insanı boğan derin elem keder fakat bir o kadar neşe ve düğüne salan O his içime doluşamadı ne yazık. Şimdi daha iyi anlamaktayım o gün neden ağlamak isteyip te ağlayamadığımı ve neden O bütün gece ağladığımı.
Yazmaya buradan sonra yeniden ara veriyorum çok şey yazacağım ama yazamıyorum.


17/04/2009 – 21:59

Buz gibi suya ayaklarımı daldırıyorum. Günü unutmaları için geceye uyanmaları için. Beni taşıyorlar zor iş onların ki. Yer yer derimin içine kaçtığını hissediyorum o suyun hayal işte. Kanımı biraz daha akışkan hale getiriyor sanki. O su ile dolaşsam mı içimde. Gözlerimi kapatıyorum gayri ihtiyari. Akdeniz in uzun bir sahilini tek başıma ellerim cebimde ve kimsenin orada olmadığı bir anda yürüyorum. Yerde parlak bir Şeytan heykeli var elime alıp incelemeden cebime atıyorum. Sonra hiç görmediğim diyarlarda uçmaya başlıyorum. Bayılıyorum ve aslında başka bir dünyaya uyanıyorum. Bilinçli rüyalar görmeye başlıyorum…

Sırf karışık değil karmakarışık bir Ali var ( Alish hatta Aliş i bırakıyoruz bir kenara en aslı ne ise öyle olmalı artık. Kusuruma bakmayın sözümü tutup düzelemiyorum. Ama bu karışıklık olmazsa eğer ne yaşayabiliyor ne de yazabiliyorum.
Haftaya kaldığı yerden devam edecek bir yazıyı okuyorsunuz. Siz değil yazı size hüzünle veda ediyor. Bilmem anlıyor ya da algılayabiliyor musunuz?



Ali 2oo9

4 Comments

4 Responses so far.

  1. siminya says:

    manevi duygularını geliştirmeye başlamışsın ali, bol bol tefekkür gördüm yazında. bazen bende böyle bir olayı uzun uzun inceler, üzerine bir dolu şey düşünürüm. ilkbaharında getirdiği bir hal yaşamın yeniden doğması tefekküre neden oluyor. bu güzel hale rağmen hüzünlüsün

  2. Eyvallah Simin Bacum Okuman mutluluk verici elbette öyle içiçe hayatlarımız bir yandan keder diğer yandan mutluluk bu karmaşa da bu kargaşa da insan ancak özüne ulaşıp kendine dokunabiliyor. Biliyormusun hayal kahramanı gibisin bende senin yazılarını okuyunca gülüyor ama içindeki sesi duyar gibi hüzünleniyorum :)

  3. Siminya says:

    benimle ilgili doğru hissediyorsun ali, buda boşa tefekkür etmediğini gösteriyor ;)

  4. Unknown says:

    bir kitap yaz ali bu arada tersten okuynca aşağı indikçe senin uslubuna olan hayranlığım arttı ama yukarda bir yerlerde bir kırılma noktası var o hal seni daha esaslı olgun bir adama taşımış

Yorum Gönder