Elbette Mazlumun Ahı kalmayacaktır Sanada..
Kahrolasın İSRAİL Kendi kahrında boğulasın...
Haftada Bir Kalbi bir parçalanmışçasına çaresiz...
Dün gece yine rüyalarımdaydın.
Uykumu böldüğümde gözlerimden süzülen damlalardaydın...
Ne Kadar Sevildiğini Bil Diye Yazıyorum.
Bir Kadına yıllardır yazılmış bir aşk kitabesi, Yazıyorum yazdıkça yaşıyorum, Belki
Okursun ihtimaliyle Umutlanıyorum, Bahar Oluyor Dünyam..
Hüznün Sonsuz Kıyılarında Kırık BİR KALP...
Selametle...
Ali 2o1o ( Başı Boş Bir Vakit - Kör Kurşun Misali )
Bu sıralar pek yazamıyorum. Yazmak ta gelmiyor hani içimden derin yalnızlığımın sonsuz heyulasını çarptığı vakitler ya Hani.
Bahar Var işte. Güneş İnsanlar şen şakrak hayatlar…
Bu Haftada Yazamıyorum bir şiir olsun istedim…
İbrahim Sadri
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Bugün Pazar
Daha uyanmadı komşular
Damların üzerinde kuşlar
Daha rahatlar
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Daha uyanmadı komşular
Bugün Pazar
Ve ben seni çok özledim
Dışarı çıkmak istiyor canım
Tek başına haytalık etmek
Islanmak Pazar sabahında yağmurda
Boş caddelerde dolaşmak
Vitrinlerine bakmak mağazaların
Sinemaların afişlerine
Sokakların isimlerine
Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
Bir merhaba demek sessizce
Sahilde martılara simit atmak
Otobüslerin ilk seferlerine binmek
Gitmek istiyor canım
Hayatın gittiği yere...
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
Fırından taze ekmek alıp
Buğusunu çekmek içine
Ve ben seni çok özledim
Tam böyle bir şey
Çiçeğe su yürümesi
Bebeğin ağlaması
Toprağın uyanması
Yağmurun yağması
Ateşin sıcağı
Bu Pazar sabahı
Tam böyle bir şey
Bir sabahçı kahvesine uğramak
Bir bardak çay
Taze dem kokusu
Hayatın atardamarlarında dolaşmak
Bölmeden şehrin uykusunu
Bir siir yazmak
Pazar bulmacasının boş karelerine
Şiirde tam da bunu anlatmak delice
Tam böyle bir şey
Hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
Bir şiir yazmak
Bir bardak çay içmek
Sokaklarda gezmek
Yağmurda ıslanmak
Ve ben seni çok özledim!.
Haftada Bir Haftaya Kendi sesiyle Allahın izniyle Burada…
Selametle
Ali 2o1o
Can diyorum ya hani boylu boyuna Canım. İçimin tellerine dokunarak söylüyorum bu kelimeyi, Bilirmisin bu kelime ağzımın kafesinden özgürlüğüne uçtuğunda Canımdan can vermeye riyazet gösteriyorum. Canım deyip te ruhumdan benden yana kalma ufak tefek yerleri yokluyor, içimin ateşinden kalma savrulan küllerimi kokluyorum. Yanık, kekremsi. Ancak canım olabilir sana söyleyeceğim. “Sen” Diye sana seslendiğimde bil ki bir canım alındı benden senin canına can olsun diye. Ben böyle olsun sana Canım diyorum.
Erkekti işte hani aşkın en yakışan haliyle can dediğinde kadın ruhunda başka yapılarla yükseliyor. Başka makamlarda oluyordu. Erkek can diyordu, kadın seviliyordu işte.
Sana ancak Canım diyebilirim. Hani canımdan alıp ta senin canına can olsun niyeti ile. En çokta can dediğimdendir yangınım Canan demiş olsaydım Canan Olmuş olacaktın, Canan kader çizgisinde olduğu yerde kalacaktı da benimle yürümeyecekti ya da CANAN diye yazılacaktı defterlere senin kalbimin üzerinden bir göz açıp kapasıya kadar kısa süreli ama gel gör ki ömrümün üzerinden bir ömür kadar geçtiğin bu süreç içinde. Ben can demişim Öz canımı sırtımda taşıdığımda, bana ne kadar yapışıksa ki kalbim ve ruhum o kadar işte can demişim. Can dediğimde her canım diye gönlüme kendimi ayan ettiğimde kalbimin zarına değmişsin…
Hüzün Ordularıyla dayanmış kalbimin surlarına tekrar. Kalbimin Zarına değiyor, titretiyor bitiriyor. Hüznün kalbimin zarına değiyor. Bittim hüznün ile…
Haftada Bir Haftaya İnşaAllah tekrar burada…
Selametle…
Ali 2o1o
En nihayetinde Bir Yıl Yeni bir yılın döngüsünde. Hey hat sonsuz Hasretim Bugün geldim kapına dayadım alnımı Yanağının sıcaklığında olmayan buz gibi demire. Uzandım yanı başına. Saçlarımı okşa, hiçbir şeye sen kadar ihtiyacım yok bir bilsen. Ey İçime Düşen isim, Ey gönlümün Ey kalbimin benden çalınmış parçası. Dualarım sensin Dualarımı sana eylemekteyim. Bir Evlat annesine 2 bağla bağlanır, Biri göbek bağıdır, Gayb yolculuğunun sonunda anasına acı vererek ayrılır. Bir de ruh bağı vardır ki Bir değil bin ömür geçse üstünden, ne çözülür ne de koparılır.
Haftada Bir yazamayacağını anlıyor. Hani yazarsa gözündeki gözyaşları ayan beyan olur düşüncesi ile kırık bir yarım kalp ile kimsenin görmemesini istediği Yalnızlığı ile, kendinden bir alıntı ile bu hüzün dolu günde. Geçen yıl tam bu günde Yani Anneler gününde yazılan yazı ile sizlerle
Kalbimde Bir Yılan Var.
Çıplak ayak koşuyorum. Heyecan ve korkudan ölmek üzereyim. Tepemde dört başlı bir kuş var. O kadar garip bir yaratık ki cüssemin birkaç katı kadar. Hatta gagasında dişleri, gördüğüm kadarıyla kılıç kadar keskin tırnakları var. Sırf ardımdan gelen tek mahlukat o olsa yine neyse ejderha ya benzeyen çift başlı başka bir varlık ta ardımdan koşturuyor yakaladı yakalayacak nefesini boynumda hissediyorum. Yığılıp kalabileceğim yere bakıyorum meğer çiğnediğim zemin kocaman kocaman böcekler türlü türlü yılanlar ve akreplermiş. Dizlerime kadar çıkmayı başarmışlar ben koşturdukça onlarda bedenimin üstüne doğru çıkıyorlar. Aniden boğazıma kadar süzülmüşler hissediyorum, neredeyse nefesimi kesecekler ağzımı burnumu kapatacaklar. Ama el uzatıyorum gökyüzünden bana uzanan ele, elini tutuyorum kurtuluyorum. Bu ne güzel bir melek, bu nasıl bir cennet, nasıl bir kabus tu gördüklerim.
Hayatım hep bu döngü üzerine devam ediyor. Ben hata yaptıkça, çuvalladıkça, yalnız kaldıkça, yani herkesin uzaklaştığı sırada hep yanı başım da oluyorsun.
Herhalde dünya üzerindeki her sevgiye mantığa uygun açıklama getirilebilir, güzelliğinden dolayı sevilen kıza, dürüstlüğünden dolayı takdir edilen arkadaşa hemen hemen her sevgiye, Ama ancak bir annenin evladına duyduğu sevgi herhangi bir açıklama taşımaz. Sadece senin ayaklarının altına yakışır, sadece ellerin sunabilir, ağzın söyleyebilir cenneti. Ancak Yaradan kulunu senin biz evlatlarına duyduğun şefkat ve merhametle sevebilir. Ben bir evladın annesine duyduğu aşk ile az çok bir şeyler yazacağım. Annem sana yazıyorum.
Gece kabus görmüşüm başucumdaymışsın beni uyurken izliyormuşsun bir bardak su içirdin, mucizevi ellerinle içime serpiştirdin başka diyarlardan güzellikleri, burnuma saldın elini koklattın eşsiz misk-i amberleri. Beni o garip ucubelerin pençesinden kurtardın. Hem senden başkasının eli de o hengameye girmezdi gayri. Kimse cesaret edemezdi ki? Kendine sardın her zamanki gibi Beni.
Yıllar sonra hayatımızda eğer gerçekten birini sevdiğimizde uykudaki haline deli gibi sevdalandığımızı öğrendim. Dünyada ki hiçbir şeyin o sahnedeki kadar mükemmel olamayacağını algıladım. Şimdiler de daha iyi anlıyorum hatta hissetmeye çalışıyorum seni. Meğer kalbin çok genişmiş bir ben olsam yine neyse üç kardeşimin de sevgisini nasıl barındırdın orada öylece. Hiç teklemedi mi?
Savaşın, barışın, zorlamaların, dünyanın dayatması ahlakın, kaygının, soruların, cevapların olmadığı bir yer senin kalbin saf sorgusuz sualsiz beklentisiz yıpranmayan bir aşk var. Kocaman bir okyanus gibi içine daldığımda dünyanın en güzel meyvelerinin tadını veren en eşsiz rüyalarını gösteren bir okyanus. Beni bilmem hangi başarım için sevmiyorsun, ya da kaşım ya da gözüm için de değil bu sevdan, karşılıkta beklemiyorsun bu aşktan, her hatamda üzülüyorsun üzüldüğünü anlayıp üzülmemem için ben yanına vardığımda üzgün durmuyorsun. Çünkü parçalanmışsın da dünyaya gelmişim bu hayatı yaşamama sebep olmuşsun, çok ötelerde göklerde, kaderimin, hayatımın yazıldığı sıralarda ancak sana emanet edebilirlermiş. En iyisini de yapmışlar. Nasıl bir şeysin sen ne kadar sıcak ne kadar yumuşak.
Annem veda ederken, sen benden yana muradını gördüğünü söylemiştin. Seni sen henüz bu yerlerdeyken herkesten çok sevdiğimi bilirdin. Bende sevinirdim, şenlenirdim. Şimdi hayatımı yaşarken her şey varken, yokken, karışıkken, birini seviyorken, birine kızarken, yani büyümüşken, çiçek toplamaya çıktım taze çiçekler kokladım hiçbirine kıyamadım. Bir anayı evladından ayırmamak toprağı çiçekten almamak için belki de, ama gelip sana toprağın çiçeğe analığını anlattım bu da benim hediyem kabul edersin umarım.
Bu hafta haftanın Enleri yok ömrümün bütün Enleri zaten sensin annem nasıl desem ne etsem de sevgimi somut hale çevirip dokunmanı sağlayabilsem. Gerek yok ta hani zaten biliyorsun. İçinde baharın akıl çelen müziklerini barındıran cıvıl cıvıl Makedon türküsünde bir nakarat geçer / Kalbimde bir yılan var anneciğim / O yılan aşk bir sen bilirsin Anneciğim/ Bu yazı hayatın başlangıcı olan kadınlara, Ayşe’lere, ve bütün annelere yazılmıştır. Elini öptüm dudaklarımın arasından içime o eşsiz rüzgar doluştu kalbimi gökyüzünde uçuşan her hangi bir yaprak gibi hafifletti. Alnıma koydum.
Haftaya Görüşmek Temennisiyle
Selametle…
Ali 2oo9 – 2o1o
Haftada bir Koca bir duvarın önünde akıtılacak ne kadar gözyaşı varsa akıtmakta, Olsa olsa o duvar Kutsaldır.
Bir şehrin en tepesinde, hüzün dolu bağrına üflemekte derman çare dilemekte, Olsa olsa o şehir İstanbul’dur.
Bir Yapı’nın etrafında Hu deyip feryad figan tavaf halinde, İnsanlığının en kesin Batıniliğinden, Gözgöze gelinmiş en keskin Zahirliğine yolculukta, Olsa olsa o bina Kabe’dir.
Bir Nehrin kenarında günahlarına eyvah edip gözlerinden damlayanlarla nehrin kendi suyunu karıştırmakta. Olsa Olsa o Nehir Ganj’dır.
Bir Savaş Meydanında elinde kılıcıyla hasretlerin çoktan daha çok ötesinde, Özlemin tasvirini nicedir aşmış durumda.
Bir kız çocuğunun özleminde ve asla olmayacağının sonsuz derinlikteki bilincinde…
Haftada Bir Araf’ta Yok Olmayı her şeyden fazla temenni etmekte. Ama hiç var olmadım ki diyerek yokluğun varlığına eksik varlığıyla meydan okumakta.
Bir rüyanın en derininde ağlayan yarin gözyaşlarına dokunmakta, O yar olsa olsa Daimi bir kalp sızısı-dır Varlığın ve yokluğun arasında en var ve en çok yok olandır.
Sana Yazdım gayri yine yollayamadım Yare yollayamadığım mektuplar arasında kaldı yazdıklarım kim bilir yok olacak zamanla zamana ayak uyduramayacak asla. Ama kağıt ve Kalem şahit ki birkaç damla gözyaşı ile taçlandırdım kelamımı! Hani Aşkının bana Hak Fakat haram olduğundan bahsetmiştim ya. İşte O Aşkın da bir Hakkı var. O Hak olsa olsa Gözyaşıdır…
Haftada Bir Sessiz Sözsüz….
Haftaya Allah’ın İzniyle Burada…
Selametle
Ali 2o1o