Uzun süredir aklımın köşelerinde yer edinmiş hatta kendime bile şimdilerde ancak ufaktan ufaktan itiraf edebildiklerimi yazayım.
Anladım ki esaslı bir serseriyim ben. Standartta içi boş herhangi bir vasıfsızlık ibaresi belirten kelime imiş gibi dursa da bildiğiniz serserilik değil bahsettiğim. Serserilik bir hayat şekli, şimdi şöyle düşünüyorsunuzdur nasıl bir serserilik ki bu böyle yaşam tarzı olabilecek. Yıllardır bir diyarda yaşıyorsunuz, ama hiçbir şeyi sizin olamamış bir diyar. Siz hatta aileniz bile sizin değil.
Gözleriniz hep yeşil yaşadığınız diyarlar hep İstanbul.
Kendi odanızda hep diken üstündesiniz, sanki misafirmişsiniz de çıkacağınız günü bekliyormuşsunuz gibi. Sanki bir diyet bir bedel ödüyormuşsunuz, yada çok ötelerde doğacak güneşleri doğurmaya yardımcı oluyormuşsunuz gibi. Okuduğunuz kitapları koyacak bir kitaplığınız yok sadece kolilerde saklıyorsunuz, kolilerde saklamak hayatı belki bir gün açabilirim niyetiyle. Elbiseleriniz o kadar aynı ve o kadar zamandır tek çizgi ki sade hayatınızı daha da sadeleştirecek herhangi bir olgu için etrafınızda her ne varsa ve elinizden ne geliyorsa ardınıza koymuyorsunuz. Sade bir dış alemde yaşamak iç hayatınızın sonsuz çalkalantılarına inat, yani iç dünyanızdaki deliliğe yakın kendinize rağmen müdahalesiz, bulanmadan, ama bir o kadar sabırla yaşanan ve sabrın sınırlarıyla çatıştığınız dıştan görünen basit saçma sapan bir hayat.
Arkadaşlarınız ayrıca hem yıllardır aynı hayatı yaşarken bir elin parmaklarını bile çıkaramayacak kadar arkadaş kitlenizin olduğu bir hayat işte. Yani kalabalık etmeden hayata devam etmek.
Bunlar sadece acıtmayan yanları, hele kalbinizi yerinden alan yanları da var serseriliğin, delikanlı olmak lazım öyle kolay değil. Beni yok etmek lazım siz ve size dair hayata anlam katan insanlar için sizi yok etmeli ve bu sizin elinizle olmalı. Sen yok olacaksın ki anlam kazanacak. Benliğini yitirmelisin isterken ben dememelisin.
Bu arada sık sık kaybedeceksin, ama kaybettikçe bocaladıkça yıkıldıkça daha bir sabırla şükredip bekleyeceksin sana ait vadenin, misafirliğinin vaktinin dolmasını hiçbir şeyi kırmadan gerekirse cam üstünde yürünecekse cam üstünde yürüyerek yaşayacaksın. Yaşamak sanarak yaşayacaksın.
Tam çağlayan yaşlarınızdayken imkanlarınız ve sınırlarınız dahilinde kendi barajlarınıza bel vereceksiniz, kolay mı öyle taşmak taşırmak.
Belki de çok ötelerde bekleyen baharları doğurmak için bu özürlü zamanlarda özürlerle yaşayacaksın. Bazen sağır olmalısın, bazen kör. Ve bunca karışık iken ve karmaşadayken, dünya üzerindeki sadece senin belirlediğin değerleri asla unutmayacaksın asla sırtından kopmayacaksın tutunduğun hayatın, elindeki her şeyi zamanla acıtarak almış olsa bile vazgeçmeyeceksin umuttan, belki faydam olur diye ben dışındakiler için adım atacaksın kalbine dünyanın, çok konuşmayacaksın. Çünkü insanlar sonsuz suskunluğunuzda anlamaya başlayacaklar sizi. Bazen çıldırtıcı olacak bu suskunluk ya size ya da karşıdakine ama çıldırmanın çizgilerini görmeden çizilmez ki gerçek hayatın anlam dolu kalın çizgileri. Hayatı hemen hemen hep eee peki şimdi noktasında yaşamanın garip çekici ve dayanılmaz sinir bozucu halleriyle benimseyeceksin. Çizmeyeceksin hayatı o çizecek ve sana sunacak. Öylesine beklemekte anlamsız elbette gerekirse kılıcı alıp eline düşeceksin kocaman yaratıkların ölümü için savaşmaya. Düzenini kurma gibi bir kaygın olmayacak plan yapmayacaksın. Kısacası söyleyemediklerim birçok bütünlük içinde söylenecek son sözüm bu olsa gerek yani siz İçinizdeki gerçek küçük ama özünde insan tipini Dıştan dokunulabilir yapmacık büyüklüğe adamak için hiçbir zaman yormayacaksınız kendinizi.
Evet evet tam bir serseriyim herkes gibi sıradan malzemeleştirilmiş, yavan, yalan ve isterik bir hayatım olmasındansa bu umutlarla dolu looser vazgeçen ama asla ardına bakmayan yıkılıp yorulmayan, umutlarla koyun koyuna uyumak daha çekici gelen bir adam işte. Ve şunu anlıyorum bağlanmamaktan, kazanmamaktan, bazen kaçmaktan, bazen ise sonsuza kadar durmaktan, ve en önemlisi ardımda yakılan ağıtlardan yaşıyorum ben bu alemi.
Haftanın Enleri :
Serseri : Bütün bir hafta serseri okudum serseri yazdım ve serserileri izledim Şampiyon filmindeki Mıckey Rourke yada Leon gibi
Beraat : Bütün bir yılın üzerine döküleceklerin Allah katında ilahi boyutlarıyla yazıldığı güzel bir yılbaşı zaten öyle süslü cümlelere de gerek yok çıkarıp içindeki en sade halini dualarla gelmek lazım.
Nilüfer : Kadife sesli Sessiz sanatçı Nilüfer çok uzun gecelerde yarenlik ediyor düşlerime.
Çetelesini tutamadığım bilmem kaç gecedir süregelen, devam etmekte olup sonsuza uzanan saatlerde işte burada özüme sakladıklarımla baş başa sana ağıt yakıyorum. Demek isterdim işte, demek isteyip te onca biriktirdiğim dokunulmazlar gibi. Gözlerin değecek mi bilmem kelimelerime tanırlarmı ki seni bu sözcükler şefkatle dokunsalar senin gözlerine bari ben yerine. Üzülüyorsun, hüzünleniyorsun. Böyle anlarında nekadar istedim gözlerimi sana vermeyi. Benim gözlerimden sana baksaydın bir of demeyi fazla görürdün kendine, önüne serilmiş bir bahar bahçesini seyre dalardın, Zülfün dökülürdü ey Yar yüzüne. Güzel bir türkü olup yayılırdı saçların gökyüzüne, Burnun dudakların aşkı inkar ederlerdi yine en sen halinle. Ve ben sana verdiğim gözlerden mahrum halimle bile sana yeniden geçmişi geleceğe katarak büyüyen o delilik arifesi sevda haline bunalırdım. Kör Görmeyen Halimle.
Dolu Dolu bir haftadan en azından değişimin olduğu yorgunluğunda stresinde sıkıntının da ama bir o kadar umudun da bol olduğu bir haftadan farklılaşmalardan yeni bir hayatı tanıdığım zamanlardan yazıyorum. Bu arada Bahar Hoş geldin, burada üç beş kelimeyle geçirilecek bir hoş geldin merasimi olmayacak elbette sana yazılacaklar. Ama bitti artık en azından bu haftalık yazılacaklar, haftaya görüşmek üzere...
Ali 2oo9
Anladım ki esaslı bir serseriyim ben. Standartta içi boş herhangi bir vasıfsızlık ibaresi belirten kelime imiş gibi dursa da bildiğiniz serserilik değil bahsettiğim. Serserilik bir hayat şekli, şimdi şöyle düşünüyorsunuzdur nasıl bir serserilik ki bu böyle yaşam tarzı olabilecek. Yıllardır bir diyarda yaşıyorsunuz, ama hiçbir şeyi sizin olamamış bir diyar. Siz hatta aileniz bile sizin değil.
Gözleriniz hep yeşil yaşadığınız diyarlar hep İstanbul.
Kendi odanızda hep diken üstündesiniz, sanki misafirmişsiniz de çıkacağınız günü bekliyormuşsunuz gibi. Sanki bir diyet bir bedel ödüyormuşsunuz, yada çok ötelerde doğacak güneşleri doğurmaya yardımcı oluyormuşsunuz gibi. Okuduğunuz kitapları koyacak bir kitaplığınız yok sadece kolilerde saklıyorsunuz, kolilerde saklamak hayatı belki bir gün açabilirim niyetiyle. Elbiseleriniz o kadar aynı ve o kadar zamandır tek çizgi ki sade hayatınızı daha da sadeleştirecek herhangi bir olgu için etrafınızda her ne varsa ve elinizden ne geliyorsa ardınıza koymuyorsunuz. Sade bir dış alemde yaşamak iç hayatınızın sonsuz çalkalantılarına inat, yani iç dünyanızdaki deliliğe yakın kendinize rağmen müdahalesiz, bulanmadan, ama bir o kadar sabırla yaşanan ve sabrın sınırlarıyla çatıştığınız dıştan görünen basit saçma sapan bir hayat.
Arkadaşlarınız ayrıca hem yıllardır aynı hayatı yaşarken bir elin parmaklarını bile çıkaramayacak kadar arkadaş kitlenizin olduğu bir hayat işte. Yani kalabalık etmeden hayata devam etmek.
Bunlar sadece acıtmayan yanları, hele kalbinizi yerinden alan yanları da var serseriliğin, delikanlı olmak lazım öyle kolay değil. Beni yok etmek lazım siz ve size dair hayata anlam katan insanlar için sizi yok etmeli ve bu sizin elinizle olmalı. Sen yok olacaksın ki anlam kazanacak. Benliğini yitirmelisin isterken ben dememelisin.
Bu arada sık sık kaybedeceksin, ama kaybettikçe bocaladıkça yıkıldıkça daha bir sabırla şükredip bekleyeceksin sana ait vadenin, misafirliğinin vaktinin dolmasını hiçbir şeyi kırmadan gerekirse cam üstünde yürünecekse cam üstünde yürüyerek yaşayacaksın. Yaşamak sanarak yaşayacaksın.
Tam çağlayan yaşlarınızdayken imkanlarınız ve sınırlarınız dahilinde kendi barajlarınıza bel vereceksiniz, kolay mı öyle taşmak taşırmak.
Belki de çok ötelerde bekleyen baharları doğurmak için bu özürlü zamanlarda özürlerle yaşayacaksın. Bazen sağır olmalısın, bazen kör. Ve bunca karışık iken ve karmaşadayken, dünya üzerindeki sadece senin belirlediğin değerleri asla unutmayacaksın asla sırtından kopmayacaksın tutunduğun hayatın, elindeki her şeyi zamanla acıtarak almış olsa bile vazgeçmeyeceksin umuttan, belki faydam olur diye ben dışındakiler için adım atacaksın kalbine dünyanın, çok konuşmayacaksın. Çünkü insanlar sonsuz suskunluğunuzda anlamaya başlayacaklar sizi. Bazen çıldırtıcı olacak bu suskunluk ya size ya da karşıdakine ama çıldırmanın çizgilerini görmeden çizilmez ki gerçek hayatın anlam dolu kalın çizgileri. Hayatı hemen hemen hep eee peki şimdi noktasında yaşamanın garip çekici ve dayanılmaz sinir bozucu halleriyle benimseyeceksin. Çizmeyeceksin hayatı o çizecek ve sana sunacak. Öylesine beklemekte anlamsız elbette gerekirse kılıcı alıp eline düşeceksin kocaman yaratıkların ölümü için savaşmaya. Düzenini kurma gibi bir kaygın olmayacak plan yapmayacaksın. Kısacası söyleyemediklerim birçok bütünlük içinde söylenecek son sözüm bu olsa gerek yani siz İçinizdeki gerçek küçük ama özünde insan tipini Dıştan dokunulabilir yapmacık büyüklüğe adamak için hiçbir zaman yormayacaksınız kendinizi.
Evet evet tam bir serseriyim herkes gibi sıradan malzemeleştirilmiş, yavan, yalan ve isterik bir hayatım olmasındansa bu umutlarla dolu looser vazgeçen ama asla ardına bakmayan yıkılıp yorulmayan, umutlarla koyun koyuna uyumak daha çekici gelen bir adam işte. Ve şunu anlıyorum bağlanmamaktan, kazanmamaktan, bazen kaçmaktan, bazen ise sonsuza kadar durmaktan, ve en önemlisi ardımda yakılan ağıtlardan yaşıyorum ben bu alemi.
Haftanın Enleri :
Serseri : Bütün bir hafta serseri okudum serseri yazdım ve serserileri izledim Şampiyon filmindeki Mıckey Rourke yada Leon gibi
Beraat : Bütün bir yılın üzerine döküleceklerin Allah katında ilahi boyutlarıyla yazıldığı güzel bir yılbaşı zaten öyle süslü cümlelere de gerek yok çıkarıp içindeki en sade halini dualarla gelmek lazım.
Nilüfer : Kadife sesli Sessiz sanatçı Nilüfer çok uzun gecelerde yarenlik ediyor düşlerime.
Çetelesini tutamadığım bilmem kaç gecedir süregelen, devam etmekte olup sonsuza uzanan saatlerde işte burada özüme sakladıklarımla baş başa sana ağıt yakıyorum. Demek isterdim işte, demek isteyip te onca biriktirdiğim dokunulmazlar gibi. Gözlerin değecek mi bilmem kelimelerime tanırlarmı ki seni bu sözcükler şefkatle dokunsalar senin gözlerine bari ben yerine. Üzülüyorsun, hüzünleniyorsun. Böyle anlarında nekadar istedim gözlerimi sana vermeyi. Benim gözlerimden sana baksaydın bir of demeyi fazla görürdün kendine, önüne serilmiş bir bahar bahçesini seyre dalardın, Zülfün dökülürdü ey Yar yüzüne. Güzel bir türkü olup yayılırdı saçların gökyüzüne, Burnun dudakların aşkı inkar ederlerdi yine en sen halinle. Ve ben sana verdiğim gözlerden mahrum halimle bile sana yeniden geçmişi geleceğe katarak büyüyen o delilik arifesi sevda haline bunalırdım. Kör Görmeyen Halimle.
Dolu Dolu bir haftadan en azından değişimin olduğu yorgunluğunda stresinde sıkıntının da ama bir o kadar umudun da bol olduğu bir haftadan farklılaşmalardan yeni bir hayatı tanıdığım zamanlardan yazıyorum. Bu arada Bahar Hoş geldin, burada üç beş kelimeyle geçirilecek bir hoş geldin merasimi olmayacak elbette sana yazılacaklar. Ama bitti artık en azından bu haftalık yazılacaklar, haftaya görüşmek üzere...
Ali 2oo9
çok iyi olmuş hatta mükemmel,en kısa zamanda baharın başlaması temennisiyle ,uzun uzun tahlil edeceğim ama şimdi değil ,içimde demlenmeli kelimelerin
ben de bir hikaye okudum bu akşam iyiydi
sen zaten bu ilkeleri hayatına hayat kılmışsın ama yine de oku hoşçakal,sevgiyle kal.
http://sensizyildizlarabakamam.blogspot.com/2009/08/herkes-buraya-baksin-lutfensihirli-bir.html
bu arada hoşbuldum,hoşça kalmanı diliyorum
hep umutlu ve yaşarken daha, mutlu bir serseri:)))
Canım Ablam Bahar gelecek elbette Yaradan'ın izniyke desteklerinden yorumlarından herşeyden öncesi varlığından dolayı teşekkür ederim İyi ki Varsın
Hüç sevmesemde ''aaa aynı ben'' yaklaşımını, demeden geçemeyeceğim. Biraz daha derler, toplarsak durumu benim ruh halim çıkar ortaya. Odada ki misafirliğim yalnız, o misafir olmayı yeğlediğimden. Buralarda kalıcı olacağımı kabullenmek demek, kafayı yarı yarıya çizmek demektir. gerçi benim yarısı çizik zaten, kalanını da çizmek diyelim ya da susalım, engüzeli..
güzel olmuş