Sabah uyandığımızda hayatın herkesin üzerine sinmiş kayıtsız “play” tuşuna basmamızla başlıyor her şey hayat canlanıyor. Olacak her şey oluyor ve sabahla gözlerim bu serenat’a yani olacakların ahenginin seyrine dalıyor. Az önce belediyenin nicedir ilgilenmediği su patlağının oluşturduğu çukur su birikintisini hoyratça geçen araca okkalı küfürler sallayan adam az önce, tepemden benden habersiz geçiş töreni yapan kuş az önce işte, hafiften saramış yaprakta öyle, hayat hep geçmişe meydan okuyan geleceğin az önceleriyle.
Dünya dediğimiz otobüste yanıma oturan yabancıyla yaklaşık 7 yılımız geçiyor biz gerçekten birbirimize oldukça yabancı ama aslen aynen aynıları paylaşmaktan kaynaklanan adam akıllı bir dostluk içindeyiz O’nunla.
-Kalk dedi tez canla Başvurular için son gün geç kalıyoruz.
Zaten kaç yıldır rahatsız olan gözlerim bu aralar gerçek bir işkence ile karşı karşıya hem Ramazan ayının susuzluğu hem de uyku ritüelindeki belirsizlik tam manasıyla gözlerim için işkence. Bu şeyleri düşünerek uyku ile uyanıklık eşiğindeki tembellik halinde uyanıp kendimi acilen sokağa atıyorum. Hayat başlıyor işte az önce.
Otobüse ardından sabahın mahmurluğu her halinden anlaşılan sokağa ve bu ani geçiş bana kalabalık olduğumu hissettiriyor nice uzun zamandır bunca tempolu hareketler etmeyince basit bir koşuşturma bile kişi için acele hatta kalabalık belki de yorucu bile olabiliyordu, hayatımız gibi işte uzun süredir olmayan farklılığın bazen iyi bazen de eşsiz kötü etkileri. Kalabalık bana haiz bir şey bugün, Bugün herhangi birilerini bu kalabalığa alıp orayı daha da bulandırma kalabalıklaştırma niyetinde değilim. Düşüncelerle savaşa savaşa Hastanenin önünde hatta bahçesinde buldum kendimi ne işim var diye sormadan usulca o ani kalabalıktan yine o kadar ani bir şekilde usuliyet kıyısına vurduğuma bende şaşırdım gördüklerimden sonra.
İlkokulda pek anlaşamadığım ama aynı istikametteki evin yolunu kullandığımız ve o yol üzerinde saçma sapan hikayelerimi sarfettiğim bir arkadaşa rastladım pekala olası bir şey diye düşüneceksiniz arkadaşa rastlamak ama siz o arkadaşı bıraktığınız gibi bulamamışsanız. Hatta eskisi ile yenisi arasındaki inanılmaz eşitsizlik aşırı derecede rahatsız ediyorsa ? Gürbüz suratından tüm kanı aniden çekmişler gibi, iri cüssesini bir haftalık işkenceyle tıknaz bir adam etmişler. Ve en acısı gözlerine onlara bakana karşı acımasız bir hüznü işlemişler gibi. Uykusuz sessizce başını çevirip
-Merhaba dedi nasılsın? Seni görmek iyi oldu bu son kelimelerini mırıldanarak dedi duyduğumun farkında olmadan.
- Sağol dedim sen nasılsın.
- Gördüğün gibi dedi az önce
- Metin dedim yıllardır görmediğim eskiden kocaman cüsseli ama şimdi bir yılan kadar incelmiş bedenli adama uzun zamandır görüşmüyoruz
- Ama çok değişmişsin. Şaşırtıcı derecede.
- Evet dedi her şey sadece bir hafta içinde oldu.
Ve o sonsuz sohbetin başlayacağının işareti olan şeyi yaptı anlatılmaz çaresizlik refleksini iki elinin arasında aldığı ve artık taşıyamadığını hissettiğim başını.
- Annem dedi bir felaketin ilk kelimesiymiş gibi O’na Rahmini açan kadından bahsederken çok hasta Kansermiş.
Her şey sonsuz oluyor o sırada sırtınız kocaman bir kambur anlatılmaz bir çaresizlik içinde susarsınız, artık ne ben ne Metin kelime edemeyiz ki hem Metin bilmez mi ki bu tür durumlarda yükü taşıyandan daha büyük acı çeken varsa O kişi de yükün farkında olanın olduğunu. Ve bu büyük suskunluğun sonsuzluğa kadar uzanır ama konuşulamayacağını.
Kalkıyorum yanından kendimce bir gelecek kurabilmek için, kendi geçmişimden kaçıp başka birinin geçmişine sığınmaya çalıştığım dönemlerde, varlığı ile bütün geçmişe başkaldıran geleceğin artık var olmadığını anlıyorum geçmiş elimden tutuyor ayaktayken tek kelime edemiyorum. İki elinin arasında başını tutan adama.
O kuru hasta gözlerim nemleniyor bir bahar oluyor kalbimdeki hazan gözlerim için. Ve devam ediyorum, az önceki kalabalıktan eser kalmamış aklımda sadece hastalık var. Her şey geçiyor oradan uçurumlarda buluyorum kendimi Tanrı’nın sınavı, şükür için ödül, ödüllendirmek için Tanrı’sal Bahane. Daha nice düşünce geçiyor ama aklım kalbime hükmedemiyor ki, Ve Geçmiş onca yok olmuşluğuna rağmen tozun dumanın arasında hem de bu kalabalıkta canlanıp ta geleceğe bakıyor. Ve ben seni doğurdum diyor bir Anne gibi. Hayat işte her şey AZ ÖNCE…
Bu yazı aynı zamanda www.illegalizma.com adlı sitede de yayınlanmıştır.
winter to spring
-
this winter has been so gloriously mild. lots of greens and browns on the
landscape rather than white. when it has snowed, it's been a flaky snowfall
that...
7 ay önce