Yüzü kapalı halleriyle bir kadının kadın olması hasebiyle en fazla olan bir kadın.

Ardını dönmüş Sessiz Sedasız.

Kendinden alınanlara isyanda.

Dışında Yalan kahkahalardan bir suret, İçinde aşktan kan ağlayan bir Velet…

Çok Garip işte ya…

Çok Seversin Bir Yaratılmışı. O Kendini senden alır. Öyle Böyle en nihayetinde, çünkü çok sevmişsindir. Ve O bunu Çok iyi bilmektedir.

Çok seversin Birini O gitmiş olsa bile hep Onu beklersin Yine sadece Onu istersin O seni kimsesiz bırakmış olsa bile. Her duana ortak eder. Her hayrın vesilesi farz edersin. O bütün kainat seni bırakacak derken Kainatı haklı çıkaran olsa bile Sen yine Onu seversin. Ve ne olursa olsun yine de seversin.

Çok seversin birini çoktur her şey çok fazla.

Çok seversin birini O kadar seversin ki İsyan edemezsin Seni Kolsuz Kanatsız bıraktığına. Sesin diline düşmeyi bilmez içinde düğümlenirsinde ses etmeyi beceremezsin.

Çok gariptir bu dünya gerçekten sevmemelisin. Gerçekten seversen eğer herkesten farklıdır bu dünya…

Çok Gariptir Bu dünya…

Sevmemelisin. Düşmemeli bir ceylanın gözleri kendinden kaçak gözlerinin içine. Bakmamalı sana. Bakmamalısın O’na Unutursun uyumayı, Konuşmayı Gülmeyi ne ki ağlaya ağlaya ağlamayı da unutursun zamanı geldiğinde. Gözlerin kurur adım adım ruhun eşlik eder hakeza. Kurak topraklardır bastığın zemin.

Asla kavuşamayacağım Sana. Hiç gelmeyeceksin Bana. Hiç gelemeyeceğim Sana. Yandım Bittim İçim Kan Revan. Köz Kül Kalmadı bağrımda Sonsuz Bir Hüsran…

Haftada Bir Kimsesini Özlem krizlerinde…


Haftaya Buluşmak temennisiyle


Selametle…



Ali 2o1o

4 Comments




Koraline in Wonderland : Hay Allah sadece bu muydu Aslında oldukça kırgın buruk girdiğim sinema salonunda Alice in wonderland'i izlemeye koyuldum. Asıl birlikte izlemem gerekenin yanımdaki kocaman boşluğu ile birlikte. Tim Burton'ı takip edenleriniz varsa bilirsiniz adamın Rüya çizdiği esnada aslında Kabus tohumlarını ortalığa savurduğunu. Ama Alice in Wonderland öylemiydi asla değil. O kadar da beklenti ile gitmişim ki. Hepsi boşa çıktı resmen. Bu kadar güzel malzeme hele bu kadar deli bir adamın elinde harika harmanlanır diye düşünürken kocaman bir düş kırıklığı idi. Alelacele bağlanmış finali, Aşırı derecede çocuksu dokusu. Hikayenin özütünün üstten anlatılması, Filmdeki, Alis’in ruhsuzluğu donukluğu, her şeyi ile bayağı bir film olmuş olmadı.

Koraline ve gizli dünyadan bahsedeyim imkan ve şartların olgun olduğu arada bu hafta izledim. Neil Gaiman'ın mükemmel romanı Laika presents tarafından animasyon olarak sinemaya uyarlanmış çok da güzel olmuş. Zaten roman harika, düş, hayal, fantezi aleminin tepelerindeki adam Neil Gaiman'ın elinden çıkmış. Filmin uyarlaması da kaliteliydi. Romandaki hissi yaşadım desem yeridir. Bir çocuk için eşsiz bir hayal alemi olan gizli dünya bir yetişkinin boğazını sıkacak raddede gerilim dolu. Düğmelerle dolu bir dünya aslında bütün hikaye dejavu yaşatmış bir kara kediden ibaret. Bir bez bebek vardı ki tırnak yedirtir. Edinebilirseniz izleyin derim. Hatta kitabını okumanızda da ekstra kallavi fayda var.

Neil Gaiman Yazmışken Sandman'in babasının son romanı Mezarlık kitabı'nı okumak için fırsat kolluyorum desem yeridir. Hiçbir fantezi yazarından Neil Gaiman’dan aldığım eşsiz tadı okuyamıyorum. Hele bir Sandman serisi var ki bilen bilir. Ancak deli bir adam bu kadar iyi bir mizansen oluşturmaya yetkin olabilir.

Facebook çok garip bir alem az kaldı yakında otomatik sistemle Doğum günü kutlama sistemi de olur. Hazır kalıp bir yazı ile listenizdeki bütün arkadaşlarınızın gönlünü alabilirsiniz. Bilmem ne kadar var olmaması gereken bir ilişkiler sisteminin hakim olduğu dünyada yaşadığımızın farkında mısınız. Hele çok sinir oluyorum her şeylerini facebook gibi sosyal paylaşım ağlarında paylaşanlara. Sinir oluyorum da ben de hala Facebook kullanıyorum.

İki şarkı paylaşayım istedim Biri İnce Sazın eşsiz solisti Hemşehrim. Kadife sesli Melihat Gülses. Handan ablam paylaşmış araklayayım. Blog radyosu bozukmuş Portishead - Magic Doors Çalmıyormuş sayfanın diplerindeymiş Napalım biz de en tepeye aldık.

Kainatta gerçekten birbirini seven bir çiftin birbirine seni seviyorum demesi, Zannımca kainatta bir şeylerin yer değiştirmesi. İçerde bir şeylerin titreşmesi. Zamanın dişlilerinin bir süreliğine tersine ilerlemesi. Dünyanın döndüğü tarafın istikametin tersine dönmeyi istemesi, Mukabil Yaradan’ın yarattıklarına şefkatinin O’nun isteğinin önüne geçmesi, set çekmesi.

Seni yazayım da nasıl yazayım. Alnına düşen perçemlerini, o perçemlerin her alına düştüğünde içime bir hançerin saplandığını, yetmeyip göğsümdeki hançerin depreştirilmesinden ibaret oluşunu.

Boynunun sadece bana ait taraflarını. Sarılırken ruhumun dolanıp ta gözlerimi kapadığını, boynumun ve dahi ruhumun senden taraf yanlarını, Güneşe bakışını, Allah’a Şükredişini, konu ben iken sesinin titreyişini, konu sen iken içimin yerinde duramayışını, kalbime konan bin bir ahenk rengarenk kuşları, lalelerin vakitsiz açışlarını, bir şehrin kalbi kırık hallerini, Bir vapurda elimdeki simiti paylaştığım martıyı. Mutluluğu mu yazmalıyım en fazla sen gelince. Senin bana fazla geldiğin vakitlerimi yazmalıyım. Kör gecenin sabahını bekleyen benden mi dem vursam, Senin taşacak derecede kocamanlığını mı dile beyan getirsem. Sırra ortak etmemeliyim dilimi kelamımı, sen dememeli dilim içim zaten sen diye zikir halindeyken.

En fazla konuştuğunu sevdiğimi mi yazmalıyım. Yoksa aslen hiçbir şeyin bunca anlamlı olmadığı susuşlarını mı dile getireyim. Seni Onaylıyorum. Bir erkeğe yakışacak derecede bir aşk’la onanıyorsun bir ben tarafından. Güzellik söylenmeli dile getirilmeli, Onaylamalıyım. Koca kainatta hiçbir erkeğin hiçbir kadını bu denli sevmediği vasfiyetle senin yokluğunun oluşturduğu Varlığını Onaylıyorum. Zannımca bu üç günlük dünya yolunda bir hak yazılmışsa alnına yazılan hakkın aşk kısmında ben varım. Bir hakkın varsa o hakkın aşk payendesini zapteden ben olmaktayım.

Nasıl söz nice bir kelam eyleyeyim. Hangi kelimeyi hangi kelimenin arkasına bağlayıp Ne kadar bir Cümle kurayım seni anlatmak için.

Hey Hat Kuyu derin mi derin Ya Hak Bana da bir Kapı bana da bir pencere Yusuf'u nasıl sardıysa Kuyu. Nasıl bir cennet bahçesine döndüyse O Kuyu. Nuhu Nasıl boğmadıysa o fırtına. Eyyüb'e Nasıl Sabır İhsan ettiysen Bedenini kapladığında böcekler, Karıncalar Süleyman hakkında konuşurken neydi ise Süleyman'ın zihnindeki. Bana da Ya Hak Bana da Tahammül Tahayyülü Nasip Eyle.. İsa'yı Nasıl yıktıysa en yakınında ki. İkra Lafzında Muhammed Nasıl titrediyse, O titremeye.Nasıl tahakküm getirdiyse Bana da Ya Hak bana da SABIR nasip Vaveyla İhsan eyle. Ben kim ki bu isimler arasında anılacak bir isim. Ama Ya Rab Bende kulum nihayetinde Kapındayım Beklemekteyim. Bana da Hayır Kapılarını nasip eyle ...


Bakma Leyla Ben Esma Yolunda. Sen uğruna Mecnun olmuşum Ne yazar. Ne ki Mecnun olmak yeter mi ki sen uğruna?

Bakma Leyla Ben Sen yolunda Esma yolculuğunda Seni Yaradan’a Aşık. İçime bu aşkı salana sevdalı …


Bu Alem de varsa bir mucize Aşktır…

Taşıyorken Yazmak gerekti...


Haftada Bir Nevrotik krizlerle rutin rotasında devam etmekte…



Selametle…


Ali 2o1o

1 Comment

Üzülme

9.04.2010 zaman: Cuma, Nisan 09, 2010 Gönderen illegalizma Etiketler: , , , ,



Üzülme!

Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın.

Üzülme!

Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.

Üzülme!

Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki...

Üzülme!

Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki... Gözden çıkarmamış olmalı seni.

Üzülme!

Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir.

Üzülme!

Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki... Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.

Üzülme!

Seni bir "İşiten" var. Seni senin kendini bile sevmenden önce O sevdi seni. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.

Üzülme!

Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin? Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı.

Üzülme!

O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan gözleri yaşlar içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: "Lâ tahzen, innAllahe meânâ."

Üzülme!

Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. "Rabbin sana küsmedi ki..." Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. "Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki..."


Senai Demirci

Ömrü boyunca hiç üzülmemesini istediğim biri için geldi bu haftaki yazımız hem bu alıntı hem papatyalar O'nun için gelsin. Sadece

Bu hafta yine bir alıntı yazı ile devam ediyoruz. Senai Demirci'nin çok sevdiğim yazısı aynı zamanda çok sevdiğim birinin önerisi ile.

Bu haftanın şarkısı Yeşim Salkım'dan Gelsin Son bir sigara içelim Öyle git gideceksen...

Çok eski bir hatırlayış. Aslında asla unutmayış...

Haftada Bir Haftaya Kısmet'se Tekrar Burada


Selametle


Ali 2o1o

2 Comments

Ah-Tamara...

5.04.2010 zaman: Pazartesi, Nisan 05, 2010 Gönderen illegalizma Etiketler: , , , ,












Bahar Geldi...

Ah-Tamara'dan Çaldıklarım...

Haftada Bir Haftaya Tekrar Burada...


Serserinin deyimiyle Selametle...


Ali 2o1o

2 Comments