Zenginler...

22.02.2009 zaman: Pazar, Şubat 22, 2009 Gönderen illegalizma


Neden filozoflar zenginleri ziyaret eder de zenginler filozofları ziyaret etmezler bilirmisiniz ?
Çünkü filozoflar ne istediklerinin, neye ihtiyaçları olduğunun farkına vardıkları için zenginlere uğrarlar ama zenginler neye ihtiyaçları olduğunu algılayamadıkları için filozoflara ihtiyaç duyarlar.


Konumuz para. Onunla da olunmayan Onsuz da kalınamayan bir nesne.


Garip halleri vardır paranın en güzel özelliği de insanların insan olma seviyelerini bizlere gösterme özelliğidir. Kendisi daha fazlasına da yaramaz zaten. Hakikati ve hakikatın ardındaki perdeyi gösterir bizlere. Toplum bize kimlik yakıştırır paramız kadar varlığımız vardır. Ailemiz için bilmem kimin çocuğuyla yada kendi kardeşlerimizle bile kıyaslanabilmemize yarayan malzemedir. Genel geçer oluşumlaşmış kuramlara göre, Bir birey olarak adlandırılıp Var olmamız ne fikirlerimizdir ne dünya ya dair görüşlerimiz ne çevreye dair ( Bizim çevremiz - bizim ve hepimizin çocuklarının yakın zamanda paylaşacağı dünyadan bahsediyorum - ki burda bir parantez içi paranteze ihtiyaç var çünkü çocuk bir insanın sonu gibidir. yada yeni bir başlangıcı. Herşeyini evladın için gözünü kırpmadan feda edebilirsin. Her ne kadar bir çocuğum olmasa da dünya üzerinde deneyimlerim bunu gösterdi. ) verdiğimiz mücadeledir.


Herşeyimiz paramız kadardır. Elimizdeki paramız kadar şımarıklaşır o kadar ezebilir ve/veya yücelebiliriz. Ancak bizim paramız kadar parası olanı sevebiliriz. Ancak kendimiz kadar. Kıyafetlerimizdir güzelliğimizdir mesela, Model arabamız kadar olabiliriz. Cep telefonumuz kadar itibar edinebiliriz ancak. Yani biz insanoğlu yapmacık bir nesne den dolayı değer kazanabilir ya da kaybedebiliriz. Biz ancak bu kadar edebiliriz. (Yani kısacası biz biz bile olamamaktayız). Onlarla severler insanlar birbirlerini sadece onlar oldukları için kimileri yanıbaşımızdadır. Ve onların varlığı o kimilerinin çok acıyarak bakmasına rağmen ama yine de mecbur veya farklı sebeplerden dolayı içine dürüst olamayarak tekrar gülerek tebrik etmesi alkışlamasıdır anlamsız hayatımızı.Yani o kimilerinin yanıbaşımızdaki varlığını devam ettirebilmemiz paramıza bağlıdır. Bunu bizde yanımızdaki kimileri de pekala bilmektedir. İşte para böylesine mantıksız birşeydir. Aslında paraya hükmetmesi gerekenin insanlar olması gerektiği yerde biz insanlar buna da yenildik. Hükümdarımız para oldu. İmajımız oldu para karakterimizin ölçü sebebi işte. Ne kadar kişiliksiz olsak bile paramız kadar kişilikli büyük adam olduk ve paramız bize o gücü verdi yani hertürlü yanlışı yanılgıyı yapma ama ardından paranın verdiği güç ile dimdik durma halini de öğretti bizlere mesela.

Bahanemizde hazır dünya bizden bunu istiyor. İyi Amenna para kazanalım ama bence bunu deneyelim sol elimizi sağ elimiz tanımasın aklımız paramız var diye çalışmasın para bize güç katmasın Egomuz paramız var diye kabarmasın mesela, sırf insanlara iyi biri görünebilmek için iyi insan davranışlarını cümle alemin gözüne soka soka yapmayalım mesela içten verelim vereceklerimizi. Sadece devam edebilmek için kalsın yanımızda Ya da günübirlik mi yaşasak? Neyse birbirlerine arkadaş demiş iki kişinin ilişkilerinin iki günlük izlenimleri bu yazdıklarım bu izdüşümler. O iki zat-ı muhterem yalanlarla büyümeye devam edecekler. Belki de gerçeği hiç algılayamadan. Aslında bu kadar da sert bakmasam mı bu maddiyat işine? Hem hala bu durumda olmam adamakıllı bir iş tutturamam hala bu serseriliğim belki bu görüşlerimdendir.

Neyse uyusam iyi olacak Saat gecenin 3 ü kalkıp cebime bakıyorum. Sadece 7 TL 50 Kuruşum var ilk önce sabah kahvaltısına Hacı baba ya çorba içmeye gitsem ardından bi çay içerim belki o civarda. Allah tan daha sigaram bitmedi, Yoksa tam çulsuzduk. Bu hafta tamamiyle özümüze döndük o eşsiz türküyle devam ettim tüm haftaya anlayacağınız. Sabahat Akkiraz Söylüyor. Siz de yan taraftan dinleyin derim. Bu ne biçim sevda imiş - sinem kül oldu kül oldu.... Konumuzla ilgisiz oldu şarkımız ama illa ilişkili olacak diye bir kaide yok zaten hem burada kuralları ben koyuyorum. Ama sizde dinleyin hak vereceksiniz. Gerçekten alışkanlık yapıyor. zaten o derinlerden gelen yanık ses yokmu. Aman yavaş Alish Sabahat Akkirazı Anlatmaya kalkışırsan bir kaç haftayı yersin. Önümüzdeki hafta görüşmek üzere.

Alish 2oo9

0 Comments


Okuyacağınız yazıyı yazan kişi bile farkına varamamıştır ne yazdığının ve ne yazmadığının. Neyse karışıklıklarım siz blog alemini beklemekte.

Düğüm düğüm olmuş hayat adlı garip alemin orasında burasında aslında ne peşinde koşarken nelerden kaçtığımızı yolun hep en sonunda öğreniyoruz. Ki şanslıysak o da bir ihtimal.

Kazanma ve kaybetme ciddi bir yer edinmiyor hayatımda ama şu sıralar bu kazanma ve kaybetme adına dünyanın bize çılgınca dayattığı aynı zamanda çevrede bu konuyla ilgili deli gibi savaşanları gördükçe daha bir ilgi duyuyorum. Onları bu savaşa itenin ne olduğunu düşünmeden edemiyorum ne yapayım. Kazanma ve kaybetmenin iki ayrı seçenek olduğunu varsayalım. Ve o tercih üzerinde kazanmayı seçtiğimizde ya başardığımızı farzedelim o zaman da kaybetmenin miskinliğini kazanamayacağız mesela! O yenik varsaydığımız ruh bunalımını yada - veya kaybetme sürecinin ardından gelecek kazanılanları kaybedeceğiz. Hem zaten dünyamız şartlarla dolu neden birini seviyorken karşıdakininde sevmesi gerekiyor. İşte o zaman sevebilmenin halleri mi çıkıyor ortaya ? Birini seviyorsak onun sadece mutlu olması neden doyurmaz ki insanı ? Kişi neden karşı tarafı kendi için sever. Konu buraya nasıl geldi anlamadım neyse bu muhabbet çok uzar bu mevzuyu da başka zaman yazayım bu karmaşada araya katakulli ye gelmesin daha değerli bir an da - İyi & Kötü - Doğru & Yanlış - Güzel & Çirkin adlı eşitsizlik denkleminin aslında ne kadar da eşit olduğunu yazmaya çalışayım.

Yeterlerimizi daha yetmez hale getirerek aslında yeten yetmezliklerimizin ardından içten isterik gözyaşları döküyoruz. Bu bu kadar basit.

Az biraz beklesem mi ? Biraz daha mı yavaş dönmeli Dünya(m)? ( m harfi özellikle parantez içinde (sahiplenmemenin hafifliği) )

Hangi atamız söylemiş ki iyilik yap denize at!

Neden burada bu şehirde bir deniz yok ?

Neden bu şehir var ki ?

Sabah ben uyanınca play düğmesine basınca mı uyanıyor herkes?

Gördüklerim yaşadıklarım gerçek mi yoksa uyanacakmıyım...

Şafak görmeyi beklerken yeni bir şafak defteri tutuşturdular kaşla göz arasında. Daha bir isyanla karalıyorum daha bir boğuluyorum dünya(m) da Henüz bir hafta önceydi parmaklarımdan ışıklar renkler saçılıyordu bahar gelmişti her yana sayemde. Ne manasız ve ne manalı yaşamak. Hadi tamam anladık beklentilerin çıkmaz çaba ister, uğraş ister, ardında durmak inanmak ister ama herşey bir duvara çakılı kalır mı ?

Dönüp bakıyorum kaza mahaline kanım akıyor duvardan süzülüyor dalga geçer gibi alay ediyor ardından haykırıyor. Sen kimsin be... biraz kan biraz su Var ve Yok arası Hani ne tam varsın ne de tam yok Aralarda işte.


Neyse Burada bir heyecanla pause tuşuna basıyorum yanlışlıkla save etmiş te olabilirim. ki bu yanlışlık adıma kötü sonuçlar doğurabilir. Öyle ise ve kaydettiysem (bir yerlere) bu kaybetmeyi ya da belki kazanmayı - yağmaya başlar üzerime gökyüzünden karlar gibi küllerim - boğacağını sanmıyorum ama onların arasından yeniden doğmak için biraraya toparlamak zaman alır…

Elimdeki Tek As’ı kaybettim şaka gibi ya. İnanamıyorum böyle birşeyin olma ihtimali bile yokken! Ve hatta olasılık ihtimali olmayan bir anda kaybettim. Sırf As gitmiş olsa yine neyse kartlar uçuştu köşelere bucaklara. En olmayacak en olmaması gereken oldu. Dünyanın haykırarak benden istediği o As o tek el oyun son buluyor. Mağlup oluyorum. Belki de kazanıyorum zaman gösterecek.

Alanis Morisette'nin o sessiz sedasız şarkılarını hep böyle anlarda yani hep yenilgilerde ebediyete yeminlerde ve sonsuz varoluşlara uzanma çabalarında dinliyorum. Bana çok iyi bir dost kendisi kızmıyor sinirlenmiyor ona ihtiyacım olduğunda çıkıp geliyor ve benim dönüşlerimi sorgulamıyor. Aklım nerelerdeyse artık o şarkıya bile ağıt yakabilir yetenekteyim şu sıralar. Ve çok sessiz pek te dokunmadan söylüyor. Sanki hissetmemiz gerekmediğini düşünerek ve sanki kendi bile algılayamıyor gibi çok umarsız çok öyle öylesine söylüyor gibi. Hele o şarkının sonunda aydınlıktan söz ederken Rock müziğinin karanlığına boğuyor yine umrunda değilmiş gibi. Ama farkında değilmidir dersiniz uçurumda elele tutuşmuş iki çocuk oluşturduğunun.

Yenilgi, hüzün - sanki mutluluk gibi bak şimdi geçecek hissiyle mutlu olma umut olma yada olmama arası!

Ne ve nasıl beklediğini bilmeden beklemek daha zor daha rahatsız. Alanis Söylüyor. Sahip olduğum tek şey kendisi bu aralar hayatımda.

Aslında hep bu anlarda yani ya ölüme dokunacak kadar yakınlarda ya da herşeyi kaybetmeler de anlıyor insan hayatının ne kadar olduğunu ve ne anlama geldiğini! Yani uzun lafın kısası kaybetmek ve kazanmak çok ince bir çizgiyle ayrılıyor. İşte o çizgi bazen mutluluk verici bir mor oluyor teselli buluyor avunuyoruz kendisiyle. Bazen ise sert karanlık kırmızı. Neresinden bakarsak bakalım bizim adını verdiğimiz varolmayanlar işte.

Neyse. I need a big DREAM Or a little life (Büyük bir DÜŞE Yada küçük bir hayata ihtiyacım var.)


Alish 2oo9

5 Comments

.Almanak.

9.02.2009 zaman: Pazartesi, Şubat 09, 2009 Gönderen illegalizma


2008 Öylesine çekip gitmiş bir yıl olmuş meğer düşünüyorum da. Bir taraftan küresel ısındık hatta bir ara çok şiddetlendik. Ama devam etmeye devam ettik. Ardından Yunanistan da bir ahlak dersi vardı kaybetmenin ahlakıyla binlerce insan yönetime başkaldırdı henüz 16 yaşındaki çocuğun öldürülmesiyle. Bu isyandan ziyade kim kazandı kim kaybetti anlamındaydı. Kaybeden kazanan, kazanan kaybeden olmuştu. Bir oyun oynandı ve oyun gerçeğe sonra sokaklarda insanların yüzlerine oradan camlara ve kentlere yayıldı.


Dünyamızın uzak ucunda yöneten ülkenin başına bir başkan seçildi hepsinden farklı deri rengine sahip bir başkan yıllarca siyahları inkar eden bir ülkeye Siyahi bir başkan gelmişti şaka gibi. O tarafta demokrasi vardı.


İsviçre de maddeyi keşfetmek için büyük Hadron çarpıştırıcısı denendi. Gerçekleştirildiği sırada dünyanın yok olacağı söylentileriyle uzun süre gündemde kalan Big Bang deneyi , evrenin oluşumu esnasındaki sırları ortaya çıkarması beklenen ve tüm zamanların en çok konuşulan deneyi olma özelliğine sahipti. Sonraki koşulları amaçlayarak maddenin oluşumu hakkında ipuçları aramaya yol alan deney. Çıkan arızalar nedeniyle bir süre ertelendi bakalım insan yapımı insanı çözebilecek mi? O sıralarda uzaya Amerikanın ardından Çinde adım atmıştı artık dünyamız yetmiyor anlaşıldı zaten bu kadar küreselleşmiş ve ısınmışken nerede yalnız kalabilirdik ki? Yapay canlılar oluşturulması için ilk ciddi adımlar atıldı zaten bize az gelen dünyamıza DNA oyunlarıyla yeni varlıklar eklenmeye çalışıldı. Işık hızını da keşfettiler bu arada mesela görünmezlik pelerini yapıldı daha büyük maddelere uygulanabilirliği test edildi belki de bizi yalnızlaştıracak şeyi de arıyorlardı o aralar.


Garip aslında Dünyamız enteresan! Oregon sahillerinde kızın biri romantik bir evlenme teklifi alacakken dalgalara kapıldı yaşamını yitirdi. Kaçırma eylemleriyle mücadele eden uzman bilimci, Meksikalı bir grup tarafından kaçırıldı. Hala korsanlar varmış mesela Somali de Türk gemileri alıkonuldu. Farkında mısınız? Epilepsi bir lamelin içinde nefes alıp veriyoruz.


Türkiye de özür dileme kampanyası başlatıldı adlarını aydın koymuşlar tarafından. Neden kendilerine onca yapılanı görmezden gelirler insanlar anlaşılır gibi değil.


Ve kendi gündemimde zaten beklemeye meyilli olmam fazla yormadı beni. Hep bekledim 2008’i belki yeni başlangıç olmasını Belki bekleyişin sonlanışını.


Neyse Yazasım vardı yazdım. Şimdi kapıda 2009 beklemelerinin sonu gibi duruyor sanki bakalım ne olacak. Bir el kağıt dağıtıldı elimde bir Asım garanti Olasılıksızlar ( Adam Fawer ) olmazsa bu eli alacağım gibi dediğim gibi Olasılıksızlar Olmazsa…


Ve Son söz biz insanlar hiçbirimiz muhteşem değiliz ama en muhteşem özelliğimiz sıradan olmanın erdeminin mucizlerini bilerek muhteşemin olasılar arasında olmasını keşfetmek. Zoru Başarabilmek İmkansızın ise zaman alması...


Alish 2oo9

0 Comments




Henüz küçüktük elimize aldığımız bir parçacık ekmekle pekala doyabiliyorduk çünkü çocukken doyamamak yoktu. renkli zamanlardı hayatta en önemsenmesi gereken şeye en fazla zaman ayırırdık oyun oynamaya. Oynardık çılgınca yorulurduk. O tatlı yorgunluktan bıkmadan oyunla yaşamayı yaşardık. Zaman geçti eski oyunlarımız yaşımız ve dünyanın neresinden geldiğini anlamadığımız sorumluluk ve büyük olma hissi ile tarih olmuştu artık. Her şey gibi zaman oyunları da değiştirdi oyun kültürü kendi kendinin kapıları arkasında kök salmaya başladı hem zaten şimdiki neslin en büyük şanssızlığı bu sadece kendi evlerindeki hapishane de yaşamaktalar. Neyse konumuz oyunlar. Aslında konumuzun ana teması bilgisayar oyunları dünyamız zaten adamakıllı aklı başında bir yer değil ve bu tuhaf gezegende kendi içinde daha tuhaf olan şey bilgisayar oyunları. İlk ne zaman tanıştım hatırlamıyorum ama yıllardır çok şey değişti ve çok farklılaşan oldukça ciddi bir sektör oldu oyun alemi.



İlk televizyonun ekranında sen komutlarıyla - hareketleri algılayan şeye aaa baksana benim emrettiklerimi uyguluyor diyerek şaşırmıştık. Şimdilerde ise gerçekten aklın sınırlarını zorlayacak şeyler yapılmakta. Dünya değişmekte.



Oyun alemin de ki birkaç garipliği yazmak istedim bilmem ilginizi çeker mi? Şimdiki oyunların akla zarar yapay zekaları mesela bu yapay zeka olayına birde birkaç dengesiz senarist tarafından garip duygular katılınca bakın neler çıkıyor. İlk önce gerçekten bende hayranlık uyandıran bir oyunu yazmak isterim. Zaten son dönemlerde oturup ta başında ciddi derecede zaman harcadığım oyundur Shadow Of The Colossus gerçek bir sanat eseri inanılmaz bir insanlık yapımı olmuş. Lord emon adlı şey ( İnsanımsı garip cüce) sizin sevgilinizi öldürür ve onun ruhunu kılıcına hapseder. Sonrasında bu ruhla colossus ( Bina Hayvan karışımı ) adlı yaratıkları canlandırır. Tam olarak nasıl çaldığınızı anlayamazsınız ama onun kılıcı ve sevgilinizin ruhsuz bedeni atınızın üstünde çok garip bir diyara doğru yol alırsınız. O diyarda Lord Emonun yarinizden aldığı ruhu dağıttığı hayvan karışımlı binalarla savaşırsınız toplamda ve mantıkta düz bir oyun gibi görünen ama aslında çok garip bir oyun olan sık sık boğuyor insanı derinliğiyle. Oyun içinde öldürdüğünüz her yaratığın sevgilinizden aldığı ruhun çıkış anını yani ölüm anlarını izlemek çok güzeldi o sırada bir sevgili gibi bakıp veda ediyorlardı size. Tam tamına 16 yaratık yok ettiniz ve hepsinin ruhunu kendinize aldınız ama tapınağa yani kızın yanına geldiğinizde asıl olay başlıyor aslında kız 17 ruhla canlanıyor ve bilin bakalım o ruhu nasıl bulacağınızı, ben tahmin edememiştim ama evet kızın canlanması bizim de canımızı vermemizle gerçekleşiyor. Bu senaryoyu yazan ico team deli olmalı. Bir başka deli de Vampire Bloodlines oyunundan. Başladığınızda adamakıllı kan içen herhangi bir vampir olarak kalabalıklara karışıyorsunuz ve oyunu bitiriyorsunuz. İşin garip yanı oyun bittikten sonra yeni açılan Malkavain ırkı evet bu ırkta size John Malkavain adlı biri eşlik ediyor oyunu yeniden başlattığınızda. Bu John deli tam psikopat ve şizofren bir vampir. Normal görevlere giderken arkadaşlarınızla konuştuğunuz esnada John dönüp tv deki spikerle muhabbete dalıyor. Madde bağımlısı ve çok renkli gören gözleri olan dengesizin teki. Hatta zamanla evcil bir kız arkadaşınız oluyor ve sizin deliliğiniz ona bulaşıyor iş ondan sonra çıkılmaz bir hal alıyor. Hatta bir süre sonra garip hissediyorsunuz sanki hayatın seçim ve dönüm noktası gibi.



Ve Online oyunlar - Bunca yıldır şunu anladım duygusuz algılamasız bir cihazı yenmek sizin gibi eli ayağı ve hisleri olan birini yenmek kadar zevkli olmamıştır. Bir vakit fena halde kendimi kaptırdığım bir köy kurma oyunu vardı girdiğim serverda esaslı bir yerim vardı her şey kontrolümdeydi bulunduğum serverin A.B.D.siydim resmen. Savaş ben derken başlar barış ben derken ilerlerdi. Tam üç yıl sürdü bu vakit. 2 yıl 3 ay bu hükümdarlığım Erkan adlı ortağımın geceleri online olması üzerine devam etti fakat son zamanlar da köyümde garip olaylar yaşanıyordu asker sayım hammadde seviyem gibi her şey bıraktığım gibi kalmıyordu evet erkan geceleri çalmaya başlamıştı ve bir sabah Erkanın köyleri girip darmadağın etmişti beni benim gücümü kullanarak. Hiç küsmedim hiç kızmadım - işin garip yanı o sıralar Erkanın çocuğu olacaktı. Msn de yazışırdık sık sık - bende o sıralar aynı server da yeni birkaç köy edinip paso köylerimi kasmaya başladım hesaplarıma göre ya da konuşmalarımıza göre en fazla birkaç gün sarkabilirdi saldırılarım evet tam çocuğu olduğu sıralarda benden aldığı köyü yerle bir etmiştim. Ama biliyordum öldürmek değil ölümdü benim için bu teşebbüs zaten ondan sonra bir daha o oyuna dönmedim. Hem yazmıştım köyümün tanıtım ekranına öldürmeye değil ölmeye geliyorum. Bir vakit seni vezir eden, Gün gelir de seni rezil eder.



Yazarım yazarım da bitmez bu konu - şimdilik burada keseyim gidip manyak Rıdvan’ı Pro Evolution Soccer da gol yağmuruna maruz bırakıp pis pis sırıtayım :) .




Bu arada hayatımın sanki en uzun yolculuğunu yapmış gibiyim hem zaten Ankara da karşılaştığım garip olay gerçekten bir oyun oynadığımızı algılattı bir kez daha bana. Bir çift bindi otobüse dönüş yolunda herhalde kızı kaçırmıştı delikanlı işin kötü yanı şoför kızı tanıyordu. Şoför kıza selam verdikten sonra eleman kendi dünyasına çekildi kendi kendine dinledi walkmanini kız kendi kendine dayadı yüzünü cama konuşmadılar. Her durakta kız otobüs personeliyle yemeğe geçti eleman daha yalnızlaştı. Garip bir oyunuydu onlara oynadığı hayatın. Ulaşacağım yakın bir yerde birlikte indiler. Yaptıkları - birlikte yaptıkları tek şey bu oldu. Kimbilir nasıl bir sondu onlar için kız kaç kez geri dönmek istemişti mesela. Delikanlıyı neydi bu yalnızlığa iten. Neden dur gitme benimlesin dememişti bu kadarmıy dı sevgisi henüz başlangıçtayken bu sevgimi karar verdirmişti onun hayatını sırtına almaya.




Hayat işte hepimiz için bir oyun daha henüz 1 ay öncesine kadar her şeyiyle çuvallamıştım resmen şimdi ise garip derecede umut doluyum. Bu da benim oyunum bunu seviyorum. Başrolde olmak kontrolü almak bazen - başkalarına bırakmak. Neyse oyunu Pardon yazıyı yine oyunlardan birinin eşsiz masalımsı anlatımıyla dolu - Çılgın bir aşk ile harmanlanan yeni nesil Prince Of Persia nın son oyununun trailer müziği ile sonlandırarak sizi kendi oyununuzla baş başa bırakayım.


Alish 2oo9

5 Comments